29 Haziran 2010 Salı

‘ROMERRO’ KADINLARI.. düzeltme..


Romantizm ve erotizmi bir araya getiren güç ‘Romerro’…
(Çift ‘R’ hem romantizmin içindeki iktidarı, hem de erotizmin gücünü simgeliyor..)

4 sene önce ''Nietzche’nin Kadınları’’isimli kitabı okuduğumda ilk izlenimim, sevdiği kadına (Salome) gönderdiği mektubun cevabını bekleyemeden şehri terk eden ‘adam’, bana her ne kadar zayıf karakterli gelse de, aşkına karşılık bulamayan Nietzche’nin kadınlık üzerine yazdıklarını çok şaşırtıcı bulmuştum..
Kitapta da geçen o meşhur; ‘kadınlara mı gidiyorsun, öyleyse kırbacını unutma’ sözlerini frengi hastalığını kaptığı genelev deneyiminden sonra söylemleştiriyor Nietzche.. Ve bu olaydan sonra hiçbir kadınla cinsel ilişkiye girmiyor.. Tüm derdi; cinsel objeye dönüştürülmüş ve kadınca duygularından arındırılıp, erkekleştirilmiş kadın gerçekliğine karşı duyduğu nefreti dile getirmek oluyor…

Bu ilginç bağlantıyı kurmamı sağlayan bir araştırma önümde duruyor. Amerika’nın en popüler dergilerinden birinde yapılmış bu araştırma, ‘sözde’ kadın psikolojisinden bahsediyor.. Araştırmanın başlığı yukarıda da okuduğunuz üzere ‘ROMERRO’.. Yani, romantizmi ve erotizmi birleştiren güç!.. Ya da ayrıştırılmış güç desem daha doğru!...

Araştırmaya göre, tek gecelik beraberliklerde erkekler sadece erotizm düşünürler, ama kadın o kişiden ertesi gün telefon bekler’ deniyor!… (e adı üstünde ‘tek gecelik’ ise!!.. bu ilişkiden hala telefon bekleyen kadın araştırılmaya da gerek duyulmayacak kadar anormal olmuyor mu?. Ya da bunun alanı artık patetik değil mi?..)
Devam edelim araştırmaya;
Cinsel dürtünün tüketici olduğu vurgulanmış, romantik duyguların üretkenliği yüceltiliyor..
En çarpıcı tespiti; ‘kadının, güçlü silahlarından birisi olan romantizmi doğru ve yerinde kullanamadığı takdirde erkeğin gözünde değersizleştiği’ yönünde..

Yani ‘Romerro’ dengeniz bir kaydı mı, bittiniz..

Bence de salt cinsellik tüketici ve romantizm üretici ama bir dakika! niye şimdi durduk yerde strateji peşine düşüldü? Özgür cinsellik nereye gitti?.. Araştırma değil mesleki anket sanki.. Tamamen düz mantık…
Kadın, süresi her ne olursa olsun beyni stratejiye fazla odaklıysa, orada kadın var mıdır?..
Evet Nietzche'yle başlamak istedim çünkü O bile kırbaç örneğini verirken bu kadar acımazsız anlamlar yüklememiş kadınlara.. Aksine yaşasa bu ankete lanet okuyup kendini yine dağdaki evine kapatabilirdi..

Gerçekten öyle midir peki? Kadın kalbiyle uğraşırken romerrosunu da hesaplar mı?
Ya da hesaplamak isteyip çoğu zaman çuvallar mı? Ya da biriktirdiği romerrolar puan olarak mı geri döner?

Anket, Romerro tipi kadınlar için açık bir profil vermiyor. Sadece bir fikir üzerinde tepinilmiş. Ama merak ediyorum mesela bu Romerro kadını/kadınları tahminen ne tarz işler yapar, nereye gider, ne yer, kimlerle gezer.. Romerro kadını açılımı yapmak istiyorum..

Bu kez Nietzche'yi yerinden kaldırıp ona sormak istiyorum.. Niezche biliyorum çok uzun zaman oldu senin için belki kadın kelimesine de yabancılaşmışsındır ama
sen bir açılım yapar mısın?..

26 Haziran 2010 Cumartesi

Leonardo var hayatımda…



''İyi geçirilen bir günün huzurlu bir uykuyu getirmesi gibi, iyi yaşanmış bir ömür de huzurlu bir ölüm getirir’’… (Leonardo da Vinci)

Bütün bilgileri birleştirme hayalini gerçekleştirmeden ölen Leonardo’nun sona doğru yazdıkları ise ''devam edeceğim ve yararlı olmaktan hiç bıkmadım’’ olur..

Leonardo da Vinci, yeteneklerini, zekasını ve duygularını somut çalışmalarına aktarmış bir dahi… Konuşmanın değil eylemin gücüne inanmış.. Bir çok kişi tarafından 'bağımsız düşünürlerin aziz patronu' olarak anılıyor ..
'Mucizelerle uğraşmayı arzu ederim' diyen da Vinci, hayatı boyunca 'her şeyi öğrenmenin mümkün' olduğunu savunmuş.. Evlilik dışı dünyaya geldiği için noter olan büyükbabasının yolundan gidemeyen Leonardo, kıl payı muhasebeci olmayı kaçırıyor..
Usta bir heykeltıraş ve ressamın yanına çırak olarak verildiği günden sonra ise hayatı tamamen değişiyor..

'Mona Lisa', 'Son Yemek' ve bir çok eseriyle tarihe adını yazdıran 'her devrin adamı' Leonardo da Vinci, acaba 1900'lerde doğsaydı veya şimdilerin yaşayan efsanesi olsaydı, bugün resmine kimler, nasıl konu olurdu? Onun sözleriyle; ‘devam ettiğini, faydalı olmak istediğini’ bilerek Leonardo da Vinci’yi geçmişten bugüne davet ediyorum.

Sen olsan Leonardo her şeyi nasıl birleştirirdin, bu kez hayalini de tamamlayabilir misin?

Günlerdir Türkiye'nin açılımını, Pkk'yı, Kürtleri vs televizyonlarda tartışıyoruz, gazetede okuyoruz ama sonuç aynı... Herkes meseleye sen ve ben diye bakarken ortada kurulması potansiyel bir ilişki bile yok..
Yatırımı ilişkiye yapmaktan zaten hiç bahsetmiyorum.. Sadece akılla, mantıkla, egoyla, deneyimlerle vs.. çözülmeye çalışıldıkça gittikçe büyüyen bir mesele var Türkiye’nin önünde..

Merak ediyorum.. Başkalarının gözünden bakmak istiyorum..

Bugün 'yaşayan' Leonardo, Türkleri mi resmederdi, yoksa Kürtleri mi simgelerdi resminde?.. Ya da herkesi yine bir masada mı toplardı Da Vinci? Yoksa İsrail mi çıkardı resmin bir yerlerinden?
Kompozisyonu nasıl kurardı?..

Benim hayalimdeki kompozisyon; yine bir masa ve yine herkes masada. Bu kez Leonardo’nun resimleri de arkada net bir şekilde görülüyor. Geçmişle şimdiki zaman ve yaşanmışlıklar birbirine bağlanmış.. Her şey bir uçtan bu güne birleşmiş sanki..
Resimdeki geleceği ise yine bir yerlere simgelemiş, saklamış Leonardo.. Sır hep var olacak ve keşfedilmeye devam edecek diyor..

Ben böyle bir resim görüyorum.. Her şeyin birbirinden ayrılmadığı ve herkesi birleştiren resimler…

24 Haziran 2010 Perşembe

''Hırsızın hiç mi suçu yok'' ??

Hırsızın hiç mi suçu yok? (PKK saldırıları)

Dünya örnekleri veriliyor,özellikle Kuzey Irlanda sorunundan bahsedilerek Britanya'da masaya oturdu deniyor.. Niye Türkiye, PKK ile masaya oturmasın diye soruluyor?

Arkadaşlar, Britanya terörle arasına mesafe koymayı bilen, örgüt üzerinde söz sahibi olan bir partiyle masaya oturdu, hatırlatmak isterim. Ayrıca IRA'da kademeli olarak silah bırakma kararı aldı ve deklare etti..

Şimdi mecliste eski adıyla DTP yeni adıyla BDP olan parti ve kişiler defalarca hatırlatılmasına ve rahatsızlıkların iletilmesine rağmen örgütle aralarına mesafe koyabildiler mi? Hayır.
Bu onların suçudur, değildir demiyorum ancak örgütün gölgesinde yapılanın siyasetten bahsediyorum.. Bazı sözcüler devlete çatıyor ama devlet otoritesi eleştirilirken örgüt otoritesi arkalarında ve örgüt otoritesinin gölgesinde yapıyorlar bunu üstelik.

Sonra deniyor ki; 'muhatap alınması lazım'.. Tabiiki muhatap alınması lazım. Çünkü o bölgede yeterli sayının oyuyla seçim kazanmışlar ve meclise girmişler.
Ama acaba bu kağıt üzerinde durduğu kadar ya da söylendiği kadar kolay mı?

Habur'dan gelenler Kürt halkı tarafından 'kahraman' gibi karşılınıyor diye sesler yükselince açılım burada kırılmadı mı?

Açılım konusunda Öcalan kendisine yeterince paye verilmeyeceğini görünce adeta bir 'cazalandırma' operasyonu yürütülmüyor mu?..
Öcalan'ın yaptığı açıklamalar, gönderdiği mesajlar çok net görülüyor derdinin ne olduğu. Türkiye bütünleşmeli, barışmalı türk-kürt kardeşliği vs bunların tamamen fon olduğu çok belli oluyor.

Resmin önemli bir parçasında teröristbaşı Öcalan oturuyor. Onun yönettiği örgüt oturuyor ve o örgütün gölgesinde kalan, o örgütle arasına mesafe koyamayan tamamen edebiyattan ibaret barış hikayeleri kullanıp somut bir katkı koyamayan bir parti oturuyor.

30 senede PKK'da ne değişti?
Türkiye suçlandı, açılım suçlandı, türkiye şunu yaptı, bunu yaptı, yanlış yaptı, doğruydu vs..

e peki PKK'da ne değişti?