5 Ağustos 2010 Perşembe

ZAMPAARE...


Klasikleşmiş bir eser.. Ben eser demek istiyorum izninizle.. Oyuncularıyla, müziğiyle hikayeyi müthiş anlatıyor bize..

Olay bir ‘Zampara’nın hikayesi aslında.. Özel bir Zampara değil öyle, sıradan.. Belli bir gelir seviyesinin üstünde, hayatına kendince renk katmaya çalışan bir zampara..
Ama her nasıl oluyorsa eylemleri her seferinde boşa çıkıyor.
Zamparada skor yok.. Karısı sürekli ensesinde..
Hikaye böyle..
Başrollerde Şener Şen ve Perran Kutman.. İkisi de aynı kulvarın ve başarıların kadın ve erkek versiyonu gibi.. Harikalar..
Hikayenin en güzel yanı ise her basma operasyonu öncesi, annesi tarafından ‘‘unutma babanın suratına tüküreceksin’’ sözleriyle film boyunca babasının suratına tüküren erkek çocuğu..
En güldüğüm sahnelerin birinde Nuran (Perran Kutman) kapıya dayanır ve içeriden duyduğu seslerden emin ve yangına gider gibi panikle Şakir’i (Şener Şen) olay yerinde basacaktır..
Şakir kıvraktır, kapı gürültüsünü duyar duymaz işe koyulur yalnız bir eksik vardır. Giyinecek vakit olmadığından haliyle don paça çalışan patron ve sekreter görürüz sahnede;
Nuran : Açıııın kapıyıııı!!
Şakir : yaz kızım.. 20 kamyon çakıl, 15 tane kapı..
Nuran : Şakiiiiiiiiirrr!!!
Şakir : Aa hoş geldin karıcım.. 30 kamyon ince kum!!..
Nuran : Alçak, namussuz, rezil herif!!
Şakir : Ne oldu, ne bağırıyorsun?
Nuran : Pis zampara! Bunu bana nasıl yaparsın!!
Şakir : Rica ederim yine başlama. Çalışıyorum ya görmüyor musun!!
Nuran : tükür ulan babanın suratına!!..

Geçen sabah evde dolapları yerleştirirken nedense bu film düştü önüme..
Hemen diğerlerinden kenara ayırdım. Belli ki yeniden izlenme zamanı gelmiş. En azından şöyle hızlıca sevdiğim sahneleri görsem biraz kaytarsam bunca koşturmanın arasında ‘ne çıkar ya’ diye ikna ettim kendimi..
Sonra gazetelere yöneldim ve biraz göz gezdirip filme dönmeyi planlarken, nerdeyse filmin ta kendisi gazete ekinin manşetiydi..

''O kadını tanımıyorum’’..
Soru : -ama sarmaş dolaş bir durum var?
Cevap : -dikkat ederseniz, o arkamda dururken ben kendimi çekiyorum..
!!
Fotoğrafta hoş bir hanım, bir işadamına arkadan sımsıkı sarılmış. Aralarındaki yakınlığın ölçüsünü tabii ki bilemeyiz. Ama fotoğrafa bakınca ilk izlenim ‘belli ki romantik dakikalar’ yaşanıyor şeklinde oluyor.
İçeriğini bilemediğimiz halde çekilen o anlık fotoğraftan sonra ‘o kadını tanımıyorum’ cevabına gülüyor insan haliyle..

Acaba ‘çiçekleri sulamaya gelmiştim’ daha mı yaratıcıydı?
Açıklamayı yapan kişi, en azından çiçek sulama konusunda otorite sahibi olarak kabul gördü. Bizi yıllarca güldürdü. Hala da kendisini ekranlarda görünce hoş bir tebessüm oluşur yüzümde.. Renkli adam algısı yarattı.. Zekice, espriyle çıktı işin içinde.

Sonra Berlusconi’yi düşündüm. Çapkınlıkta eline su döken yok. Hiç kimsenin başı onun kadar derde girmemiştir. Kaç kez yakalandı, kaç kadın arkasından itiraf etti. Eşi boşadı, yetmedi arkasından kitap dahi yazdı.. Berlusconi hala yerinde ve işin komiği eğlenceye tam gaz devam ediyor.. Bu arada durumuyla en ciddi toplantılarda bile dalga geçer oldu artık..
Ben buyum diyor.. Arkasında duruyor..

Haliyle soruyorum.
Ayrıca hazır son iki örneği de siyasetçilerden vermişken..
Peki yakalananlardan biri de çıkıp ‘yaptımsa ben yaptım’.. dese artık??..

1 yorum: