30 Ekim 2010 Cumartesi

İKİ KADIN VAR

Kendileriyle gelen erkeklerle yeni devirleri açmış. O devirlerin anahtarları olmuşlar. İlk onlar inanmış o erkeklerin söylediklerine.
Arkalarına katmış herkesi. Biri Müslümanlığa, öbürü hristiyanlığa götürmüş yolu. Sevgiyle yapmışlar, aşkla kucaklamışlar dönemi.
‘Hz. Hatice’ ve ‘Meryem Ana’...

***
Bu ülkenin bazı meseleleri var içinden çıkamadığı. Hiçbir zaman gerçeğiyle yüzleşemediği. O yüzden çareyi hep karşı çıkmakta bulduğu dönemleri, kadınları, adamları var. Başka türlüsü öğretilmemiş çünkü.
Konu kadına gelince erkeklerin konuştuğu bir yer burası.
Türban, yasak, tecavüz, cinsellik vs olunca yine erkeğin dilinden dökülüverir cümleler. Karar verir, taraf olurlar üstümüze.
Hala tanımlayamadılar. Bayan mı desinler, hanım mı olalım, kadın mı?
İspata değil, dikkate ihtiyaç var görmek için. Markete gidin, televizyonu açın ya da herhangi bir arkadaş muhabbetine girin. En az bir kez, birileri hanım-bayan pardon kadın çelişkisini yaşayacaklar gözünüzün önünde.
Kafalarında bir yere oturtamadıklarını normal hayatta tanımlayamamalarından doğal bir şey yok zaten. Bu çelişkileri anormal değil. Sadece bilinç sistemlerinin verdiği error sürekli dillerinde.
Google’a girin ‘kadın’ diye yazıp arayın. Görsellerde karşınıza çıkan ilk fotoğrafa bakın. ‘vücut geliştirmiş kadın’ başlığıyla anormal kaslı biri çıkıyor. Başlığı olmasa kadın olduğu ilk bakışta anlaşılmıyor.
Sonra kadın dergilerinin hepsine tek tek bakın. Hangi sade kadının gündeminde sadece ‘o başlıklar’ var ki? Daha çok 'bayanlara' hitap ediyor!
‘kocanızı elde tutmanın 1001 yolu’… ‘Ya aldatıyorsa’?... ‘Erkeği feth etmenin ipuçları’?... ‘Nasıl evlenme teklifi alınır’? vs...
Gerçekten kocam olsa da elde tutmak için savaşmak gibi bir kaygım yok. Gittiği yere kadar yolu var, demek istiyorum. Aldatıyorsa da helalı hoş olsun bari güzeliyle yapsın! Ya da yok kaldıramam boşarım, uğraşamam demek hoşuma gidiyor! Erkeği feth etmek istemiyorum. Ben onu feth edilmemiş haliyle beğenmiştim! Ele geçirip dönüştürmek istemiyorum. Onunla kendimi kendim dönüştürmek istiyorum.
Bu fikirlerin kadınıyım...
Evet kırmızı ayakkabıları, yüksek topukları, yeni çıkan bir çok trendi merak ediyorum. Hatta deli gibi alıyorum. Ama ben o kırmızı ayakkabılarımın içinde Charles Dickens okumayı seviyorum. Yeni Agent Provocateur iç çamaşırlarım içimdeyken siyasi tartışma programı izleyip, belki de Hasan Cemal okuyorum.
Yüzümde kil maskesi varken Ahmet Altan’ın yazılarından bazılarına kızıyorum. Mini eteğimin üstündeki kitap ‘İsrail Meselesi’. Çoraplarımı çıkarırken okuduklarımı kafamda düşünüyorum. II. Abdülhamid için bazı soru işaretlerim var. Sonra, en olmadık yerlerde ekonomiyi konuşuyorum.
Belki de şarteli tamamen farklı yere çevirip sadece erkek arkadaşımın beni ne zaman arayacağına kilitleniyorum, bunu kuruyorum arada bir yerlerde.
Sınırım yok ki. İçimden çıkan ne varsa, hepsinin ayrı bir dünyası var. Onlar bile bağımsız benden.
Çeşitliyim. Çocuğum için kendimi sorgulamadan arabanın altına atabilirim. Eşimi, sevgilimi deli gibi sevebilirim. Ama bunların hepsini başka bir aşk için arkamda bırakabilirim. Lider de doğurabilirim, liderin eşi olup arkasında da durabilirim. Bana yaslanmasına izin veririm, düşmesine izin vermem. Ama belki de altından her şeyi ilk çeken olabilirim.
Bunları yapmam için kadın olmam yeterli.

Yaklaşık bir aydır okuduğum-dokunduğum herşeyle, tarihin akışını değiştiren kadınlarlayım. Fikirlerine, yaşamlarına dair ne varsa içimde.
Başta örneğini verdiğim ‘Hz. Hatice’ ve ‘Meryem Ana’, dini figür oldukları için değil, din gibi bir konuda bile zor dönemleri taşıdıkları için önemliler. Yürekli davrandıkları, cesur oldukları için önemliler. Ama tüm bu kadınların içinden dillerine, elinden kalemlerine dökülenler aynı;

''Kadını tanımadan, kadının dünyası keşfedilmeden, dünyadaki sorunların çözüleceğine inanmıyorum. '21'.yüzyılın en önemli keşifleri arasında kadınların içindeki çeşitlilik bulanacak. Ortaya çıkmasına izin verilip, kabullenilmesi ise tarihi dönemeç olacak''...

2 yorum:

  1. kadın ya da erkek olarak ayırmadan,olaya sadece insan olarak bakarak ve sadece empati yaparak,karşıdakinin de farklı da olsa bir dünyaya, bir yaşam biçimine sahip olduğunu düşünerek hareket ederse insan,dünyada hiç bir sorun kalmaz.tek yapmamız gereken "empati kurmak"...meşhur bir hikayedir ya,adam gazetesini okurken çocuğu kendisiyle oynamak istiyor.ama adam gazetesini bırakmak istemediği için çocuğa oyalansın diye yapboz şeklinde olan bir harita veriyor.bunu bitirdiğin zaman seninle oynayacağız diyor.aradan fazla bir süre geçmeden çocuk haritayı tamamlıyor.babası şaşıyor bu işe.nasıl yaptın oğlum diye soruyor.çocuk da "haritanın arkasında insan resmi vardı,insanı düzeltince dünya da düzeldi" diye cevap veriyor...olay "insan"ı düzeltmekte..gerisi kendiliğinden gelir..

    yahya.simsek@gmail.com

    YanıtlaSil
  2. Son paragraf dünyanın geleceğine dair tutarlı bir projeksiyon olmuş,tebrikler.

    İki cinsi herhangi bir çeşit baskıyla birbirinden uzaklaştırmak, onların sapıkça başka başka tercihler yapmalarına yol açmaktan başka bir yola çıkmaz veya "zevkyol emine" başlıklı postundaki Emine gibilerin her geçen gün haykırmayıp yada yaşayamayıp ta içlerinde biriktirdiği çığlıkların toplumun maneviyat dengesini bozmasından başka bir sonucu olmaz.

    Herşey insanın doğaya hakim olabileceğini düşünmesiyle başladı, bu durum insanlığın insanlığa hakim olabileceği tür bir metastaza doğru sıçramak üzere. Ben Türkiye için konuşmuyorum, bu her millette böyle, bazıları kaliteli bir kültür ve eğitimle bu sert cevizin kabuğunu kırabilmişler.

    YanıtlaSil