8 Ekim 2010 Cuma

KADIN YERSE!

''Kadınlar daha cesurdur. Kadınlar daha korkusuzdur''...
Durun daha bombası var.
''21. yüzyılda bütün diktatörleri kadınlar yıkacak''!!!

Buna verilecek cevap basit. Yeni yüzyıl erkeği, önce kendi içindeki erkeği yıksın. Kendisinin yarattığı diktatörleri de alıp yıkıntısıyla götürsün.
Sonra yeni erkeğini yaratsın, biz razıyız. Kendini bilsin razıyız.
Sorunlarımızın böylece çözülmüş olacağını epeydir biliyoruz.
Bunun altını çizelim.
Kadını göreve çağırır gibi seslenişlerin bilinçaltı yansıması nedir biliyor musunuz?
Çocukken mahallenin bazı erkek çocukları en ufak bir korkuda anneeee! diye bağırır, annelerine sığınırlardı. Ya da evde vazo kırıldığında anneleri arkasını toplardı. Yadırgamıyorum da. O erkeklerin hayatındaki kadınları hep böyle arkalarını topladı. Onlar için fark etmez ki… Ha bir vazoyu kırıp annesine toplatmış, ha diktatörler yaratıp peşine kadınları yollamış.

Şimdi bir düşünün. Türban, başörtüsü ve adı her neyse konu hakkında konuşanlara bakın.
Erkekler!
Bu konuda ki manşetlere bir göz gezdirin! Kimlerin elinden çıkmış?
Erkekler!
Yasağı kaldırıp, koyanlar kim?
Erkekler!
Bunun için ortalığı ayağa kaldırıp ververeye verenler kimler?
Erkekler!
Türban kavgasını pişirip pişirip siyasi, sosyal platformda kullananlar kim?
Erkekler!
Peki türbanı ya da başörtüsünü takan kimler allah aşkına?
Kadınlar!

Bu erkekler bizi çok düşünüyor galiba!
***

Bazı yazar, çizer, siyasi vs. erkekler her nedense bu aralar türban, baş örtüsü kadın meselesi ne bulursa dümdüz gidiyorlar. Kadını neredeyse ‘demokratik açılım paketi’nin içine koyacaklar!

Meğer biz daha beter dışlanıyormuşuz!

Gazetelere bakıyorum. Kadınların önemine dair bazı samimiyetsiz vurgular ve acayip söylemler var. Hani içimizdeki cevheri yeni keşfettiler desek değil. Bu kadar naif olamayacağım. Adem yalnız gelmedi ki, Havva da yanındaydı. Dolayısıyla ortak tevellütlerimiz, tarihimiz hatta savaşlarımız var.
Sonra yüzyıllardır bizi abuk subuk konularla oyaladılar.
En sonunda da iş hayatının bir çok kilit noktası onlardan sorulur oldu.
Kadın olarak iş hayatında ilk yıllar bizi pohpohladılar, teşvik ettiler.
Ne zaman ki merdivenleri atlamaya başlayıp onlara yaklaştık, her defasında ya aşağıya ittiler ya da basamağın birine sabitlediler. Öylece oralarda bıraktılar.
Örnek vermeme gerek yok. Doğru soru; Bugün medyada genel yayın yönetmeni kaç kadın var?

Ertuğrul Özkök’ü okuyorum. Kadının daha cesur daha cüretkar olduğunu bir kez daha hikayeleştirmiş. Yasaklara ruhuyla isyan eden kadınlara tapmış. 'Kadının özgürlük duygusunu sokakta bastırsanız bile, o heyecan evin içinde fışkırıyor' diyerek, kadınları aksiyona davet ediyor.

***

Bunlara konsantre olmadan bir gece önce de rüyamda Ertuğrul Özkök’ü gördüm. Bize gelmiş, yazılarından konuşuyorduk. Çok hoş görünüyordu rüyamda. İki dakika duramayıp o yazılarında anlattığı cesur, cüretkar kadına dönüşeceğim anda uyandım!
Tıpkı kadınlara anlatılan masalların sonu gibi oldu…

Özkök’ün yazısına tekrar odaklanıyorum. Kadınlığın cesaretine vurgu yapıyor, korkusuzluğuna aşık. Ama şu diktatörleri yıkacağımız kısmında duruyorum!
Soruyorum.
Niye başladığınız işi yarım bırakmak istiyorsunuz ki?
Bu kadar iddialı soruyorum.
Eğer ortada bir diktatör varsa! Bu sizin değiminizle ‘erkek egemen bir dünyada’ ortaya çıkmış olmadı mı?
Niye kendinizden şikayet ediyorsunuz?

Şimdi ‘eteklerin’ arkasına sığınmanın ne alemi var. Siz işinizi yarım bırakmayın. Çünkü, bizim dünyamızda yıkmak yok, yapmak var. Parçalamak yok, birleştirmek var. Güç kavgası yok, fırsat eşitliği var. Bizim kapitalist dünyamız yok etmekten geçmiyor. Üretip var olup, var etmekten, geçiyor.

Ortada yıkılacak bir şey olduğu kesin ama bu kadınların yıkacağı diktatörlük falan değil. Erkeklerin kendi içindeki erkeği yıkıp yenisini yapmanın zamanı.

Bir erkek biliyorum beraber olduğu kadını başka bir hayata götürecek kadar cesareti vardı. Zirveye beraber tırmanıyorlar.
Bir erkek biliyorum kendi dünyasının içinde kayboldu. Hayatını ayrılıklar besliyor. Her işi, her ilişkisi yarım. Sıkıştığında tek becerisi sadece kendisini o yoldan çekebilmek oluyor...
Başka bir erkek ise bu aralar eteklerin arkasında kendine yer arıyor…

2 yorum:

  1. Düşüncelerinize vede kaleminize sağlık.ilk defa bir kadın olarak tamı,tamına içimden geçenleri ifade etmişsiniz Bahar Feyzan hanım..zira tanışma ve görüşme imkanım bulunan rahmetli Duygu Asena hanımdan bu yana kadın kalemlerin hep basıkılı yazımlarından artık gına gelmişti bana.Greçi Duygu hanımın''bir bilseniz ben bile hergün ne badireler atlatıyor,ne savaşlar veriyorum bu ülkede ve güya eğitimlilerin olduğu basın sektöründe bile.'' deyimine uygun ne savaşlar veriyordur kadın kalemlerimiz ama yinede daha dik ve savaşcı olmalılar diyorum bu ülkede kadına yönelik baskılı ve çifte standartlı oluşumları dile getirmede. bu kadın kalem savaşcıları arasından daima erkek güdümlü düşünen Nazlı ılıcakı kınıyarak çıkarıyorum.size tekrar teşekkürler...

    YanıtlaSil
  2. Sn.Özkök'e vurgu yaparak kadınların farklılığına değinen yazı keleme almışınız.Başlığınızda "Kadın Yerse".Artık kadınlar gözünü açmalı.Erkek eğemen olan Türkiye'yi kadın eli değerek bir oluşum içine tutmalılar.Söyle baktığımızda Türkiye'de 75 ilin valisi hepsi erkek,meclise girip baktığımızda 550 millet vekilinden sadece 50'si kadın.Bence değişim kalemden,düşünceden ve eğitimden geçerek kadınların eşit güç olarak bir çok platformda yerlerini almalıdır.Artık Kadın Yerse olmamalıdır.

    Düşünceleriniz için tşk.

    YanıtlaSil