28 Temmuz 2011 Perşembe

FİRDEVS'İN KAZANLARI

Aşkın okuma-yazması var mı?
!!!
Ama ne kazanlar kaynatıyordur, kim bilir!

Bildiğim bir hikayenin okuma-yazması yoktu. Aşkın mektuplarını yazan ise 9 yaşında bir kız çocuğuydu. O da yazdığı aşkın benzerinden hayatı boyunca korktu. Kadınların sırtladığı bu hikayede ise kazan kaldıranlar da kadındı.

Anneannem mektubu geçen yıl koydu önümüze. Bakakaldığımız, içimizi titreten cümleler yürekten dökülmüş... Yılları kilitlemiş anneannemin içine. Korkuyu gözlerinde gördüm “Ya bunları ben yaşasaydım” diye titreyen halini.

Mektup; “senden öteye yazıyorum, sen alınma” diye başlıyor.
“Vermediler beni Hasanım sana. Ayrılığı kabullenemedim. Sen askere gittin, acısı içime çöktü. Yanmadık yerim, lime lime olmamış etim kalmadı. Hem çok ağladım, hem de bu kadar ağlanır mı diye kendime yine ağladım. Ayaklarım çıplak korlardan geçti. Yanmadık yerim kalmadı.
Yandım! Ne ciğerim kaldı, ne tenim. Hepsi kavruldu. Kor oldu. Korlar alevlendi, vücudum büsbütün kavruldu...”
Fatma'nın yüreğinden Hasan için dökülmüş bu cümleler ama Fatma yazamamış. Okuma yazması yokmuş. Anneanneme yazdırmış mektuplarını. 1940'ların Edirne'sinde anneannem ilkokula gidiyormuş. 'Ali topu tut'u gördüğü okulundan dönüşünde, Fatma'nın sevda mektuplarının arasında bulurmuş kendini.

Fatma ve Hasan Edirne, Uzunköprü'de yaşıyormuş. 18 yaşında aşık olmuşlar birbirlerine. Fatma'nın ailesinin durumu, Hasan'ın ailesinden çok daha iyi olunca- laik görmemişler Fatma'yı, Hasan'a..
Çok yalvarmışlar ama Fatma'nın ailesi kararlıymış, ikna olmamış.
Fatma üzüntüsünü, yüreğini de anneannemin annesiyle paylaşırmış. Ona açılır, uzun uzun anlatırmış. Beraber dertlenirlermiş saatlerce. Kaleme dökmeye gelince ise büyük anneannem de okuma yazma bilmediğinden, anneannemin okuldan dönmesini beklerlermiş, mektup yazdırmak için..
Böyle geçmiş aylar...
Bir süre sonra ise Hasan'ın askere alınacağı haberi gelmiş. İkinci Dünya Savaşı her yanı sarmışken; Hasan da bilinmeyen bir yere gitmiş. Fatma kahrolmuş, “ortalık bu kadar karışıkken Hasanım sağ dönmez” diye ağlarmış.
O günlerde; Türkiye'nin ne olayı bitiyormuş ne ayaklanması. Daha ne darbeler görecek üstelik!

Fatma sevdasını çeke çeke üzüntüsünden verem olunca; lokmanlar 'karasevda'ya tutulduğunu söylemişler. Çaresizmiş hastalığı.
Ailesi, Fatma'nın hayatından endişe etmeye başlayınca apar topar Hasan'ın izne gelebildiği ilk fırsatta söz takmış. Askerliğini tamamladığında ise düğünleri yapılacakmış.
Ama korku Fatma'nın yüreğini hiç bırakmamış. Hasan'la sözlü de olsa, dili “Hasan gelecek beni alacak, evleneceğiz” der ama yüreği başka atarmış.
Daha fazla dayanamamış Fatma, yataklara düşmüş. Aylarca çıkamamış yataktan, Hasan'ı sayıklamış.
En sonunda Fatma'dan ümidin kesildiği günlerde, Hasan'a tez mektup yazılmış ve köye çağırılmış.

Ama okuma-yazması olmayan aşkta kazanlar devreye girmiş! Hasan yetişememiş...

O günlerde köyde düğüne de, cenazeye de büyük kazanlar kaynatılırmış. Düğünlere yemek yapan o kazanlar, ölenin de suyunu kaynatırmış.
Köyün Firdevs ablası düğünlere büyük kazanları taşır, yemekleri yaparmış. Cenazelere ise ayak sürüyerek isteksiz gidermiş. Düğüne koşa koşa taşıdığı kazanları, cenazeye sürükleyerek götürürmüş.
Fatma'nın son dakikalarında yanında anneannem ve büyük anneannem varmış.
“Firdevs kazanları aldı, rüyamda gördüm bize geliyor, düğünüm yapılacak” Fatma'nın son sözleri olmuş.
Firdevs; Fatma'nın 20 yaşında ölüme giden bedenini yıkamak için kaynatmış kazanını..

Köyün konuşkan, sevimli, elinden her iş gelen güzel Fatmasının bedeni hayatta tutamamış O'nu.
Okuma-yazma bilmeyen aşk, Firdevs'in kazanlarıyla toprak olmuş..




Martı'nın Günlüğü, BF

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder