20 Kasım 2010 Cumartesi

‘ÖZGÜRLÜKLERİN HE-MANCİLERİ'!!!

Başlık benim masumiyetimden, geçmişimden, ilk erkek kahramanım
He-man’den.
Hatırlar mısınız?
He-man tam aksiyona geçeceği anda çekerdi kılıcını, avazı çıktığı kadar haykırırdı. ''Gölgelerin gücü adına güç bende artık'' derdi. Sonra teker teker haklardı bütün kötüleri. Gölgelerden, özgürlüklere kadar uzanırdı He-man’in hikayeleri.
Bizim gibi…
‘Gölgede bıraktığımız ne varsa özgürlükler adına hepsini dışarı salalım. Kalmasın tabumuz, gizlimiz saklımız, küsümüz olmasın artık’.
He-man derdi bunları.

Rüya bu yine bırakmıyor. He-man geldi yanıma, elinde renk renk bir sürü kalem vardı. ‘bu kalemleri sana versem, yazdığın ne varsa gerçek olacak desem, önüne renk renk dizsem hepsini ne yazarsın?’ diye sordu!.

***
O’nu ilk gördüğümde ben 20’lerin başında, O da henüz 50’lilerinin başındaydı. Ama cildi pırıl pırıl, saçları gür, sesi yumuşacıktı.
Yıllardır izlediğim kadın yoktu karşımda, başka biriyle beraberdim.
Elini uzattı. ‘Duygu Asena ben Baharcım seni ilgiyle izliyorum’ dedi. Ufuk’la uzun uzun konuştular sonra Habertürk’te işe başladı.
Öyle çok önyargım vardı ki O’na.
Feminist miydi? Erkek düşmanı mıydı, kimdi?
Öyle ya! kime erkekler hakkında iki kelam etsem, o dönem hepsi döner ‘Duygu Asena mısın’ deyiverirdi. Kötü bir şeydi Duygu Asena olmak. O’nun dilini konuşmak. Böyle algılattı ‘erkek medyası’ o zamanlar.
Sonra benim yayınıma çıktı defalarca kadın meselesini, kadının açmazı ne varsa konuştuk. O hep yumuşak tonda anlattı. Söyleyeceği ne varsa içine nefret, kin katmadan söylemeyi becerdi.
Bıkmadan yıllarca anlattı. Çekinmeden sordu. Kızlara çıkıştı. ‘Özgür olmak için mi evleniyorsunuz’ diyebildi. Kaç erkek bu soruyu ‘örf adet’ adı altında hikayelerle geçiştirdi belli değil.
Duygu Asena dönemi elbet unutulmadı. O bir kapıyı açtı ama kadın meselesi biter mi hiç. Bu ülkenin hangi meselesi bitmiş ki, kadını tamamlansın.

Baş örtüsünü hararetle tartışıyoruz ya mesela ‘özgürlükler’ adına.
Sormak istiyorum.
Bizim özgürlük anlayışımız ‘neyi yasaklarsanız, onu elde etmek midir’?

Türban yasağı tamamen kalkınca mı artık özgür sayılacağız gerçekten?
Ama Alevilerin Cem Evleri’ne bile ‘ibadethane’ diyemedik henüz. Ruhban Okulu’nu da açamadık. v.s… Ben ne derim ki. Kadına sıra gelir mi? Baş örtüsünü takan kadın, konuşanı erkekken bana sıra gelir mi?

Sonra merakım iyice kabarıyor işim gereği öyle çok insana değiyorum ki, ilgimi çekiyor. ‘Özgürlük’ denen şey bir sektör mü acaba? Bu sektörün türbandan kazandıkları daha çok mudur ki başka alanlara uğramıyor?
Mesela;
Bu ülkede sevişme özgürlüğü bütün üniversitelere girebiliyor mu?

Sayıları az mı sanıyorsunuz ‘yurt dışında daha rahatım’ diyenleri.
Sevgililerinin elini burada tutamayıp, yurt dışında bırakmayanlar az mı?

İş yerinde ‘ceketin içine ille de gömlek giyeceksin, düğmelerini de gırtlağına kadar kapatacaksın yoksa kovarım’ diyenler bugün ‘özgürlükler’ adına yazıp konuşmuyor, mu?
Özgürlük sektöründe istihdam edenlerle, fikrin özgürlüğünü, serbest piyasasını savunanları He-Man mi söylesin?

Ne iktidar, ne muhalifi, ne de bir taraf değil, bir zihniyet meselesi.
Önlerine örülen duvara konuşuyorum. Başbakan zihni açık bir erkek. Eşinin elini tutmaktan çekinmiyor. Eşi gözü gibi bakıyor ona. Kızı arkasında beraber çalışıyorlar. Ne güzel. Kızını da katmış yoluna. Kadındır demiyor, itmiyor öteye. Parti içinde daha çok kadın vekil, bakan v.s. olması istediğini anlatanlara defalarca şahit oldum.

Benim seslenişim He-mancilere...

Ve He-Man sana cevap veriyorum.
Kalemleri aldığımda gerçek olacağını bilsem ‘bizi he-mancilerden koru allahım’ yazardım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder