28 Haziran 2011 Salı

Pamuk Hoca

Yaşı: 103.. 1909 Bebek doğumlu...
Adı: Ali
Soyadı: Yıldırım..
Nam-ı diğer; Pamuk Hoca..

Süleymaniye Medresesi'nin son mezunlarından. 42 sene Yahya Efendi Camii'nin imamlığını yaptı. Atatürk'ü son günlerinde gören tek canlı şahit. Atatürk'ü ölümünden önce, son ramazanında Hırka-i Şerif Camii'nde görmüş.
3 padişah, 11 cumhurbaşkanı değişimine tanık Pamuk Hoca. Evliliğini de 55 yaşında yapmış. Eşi kendisinden tam 31 yaş küçük.
Pamuk Hoca'nın hafızası etrafındaki herkesten daha kuvvetli. Dili retorik değil, dini terminolijiden uzak. Bu özellikleri O'nu güncellikten uzaklaştırmamış. İstediğiniz herşeyi konuşabilirsiniz, her espriyi de yapabilirsiniz. Herkesin dilinden konuşuyor.
Biz tv8'de “İstanbul Hikayeleri”ne sığdırdık O'nun öyküsünü.
Süleymaniye Camii'nin bahçesinde buluştuk. Karşımda dimdik bir adam görünce şaşırdım. Gözlerinin içi hayat dolu, ferinden en ufak bir eksilme yok. Bakışları ise söylediklerinin altını çiziyor.
Karısından bahsederken gözlerinin içi gülüyor.

Sadettin Kaynak'dan ezan dersleri alan Ali Yıldırım, Latin harflerle Cumhuriyet kurulduğunda tanışmış. Türkçe ezan okunduğu dönemi iyi hatırlayor ancak Türkçe ezan hiç okumamış.

1940'larda İsmet İnönü'nün; 'açım' diyen bir çocuğa; “aç bıraksam da babasız bırakmadım” cümlesine şahitlik eden dönemi Pamuk Hoca;
“İşte o zaman zaten kıtlık başladı. Aynı komünist gibi bütün malları yiyecek, içecek hepsini devlete veriyorduk. Devlet alıyordu. Mesela buğday ekmişsin 10 dönüm- 20 dönüm, sen bir tane alamazsın. Çıkarırsın edersin hemen jandarma gelir başına buğdayı olduğu gibi devlete verirlerdi. Mesela kaç hayvan varsa aynı vaziyette yazarlar, hayvanları da devlete verirdin. 10 tane tavuğun var, 10 tane yumurta isterler senden. Yumurtlamadı ne yapalım? Komşudan alırdık yumurtayı devlete verirdik. Aynı komünist işiydi bildiğin devlet. Atatürk ölünceye kadar bu Türkiye biraz iyiydi. Atatürk öldükten sonra nasıl İnönü geçti Türkiye çökmeye başladı.” diye anlatıyor.
Adnan Menderes'in dönemine kadar İnönü yönetiminin sertliğinden yakınıyordu.

Türkiye'den daha eski, Türkiye'nin hikayesinden daha uzun bir ömrü var Pamuk Hoca'nın.. 'Ne Mutlu hayat' diyene anlatıyor..

1 yorum:

  1. 1909 yılında Bebek'te dünyaya gelmiş.

    Süleymaniye Medresesi'nin son mezunlarından. 'Pamuk Hoca' olarak nam salan Yıldırım, hâlâ vakit namazları için camiye gidiyor. Sabah namazlarında bile. Ama Süleymaniye ve Beyazıt gibi tarihî camilere gittiğinde hüzünlendiğini söylüyor. Çünkü şimdi hiçbiri hayatta olmayan arkadaşlarını hatırlıyor. Ali Yıldırım için çok ayrı bir anlam taşıyor. Çünkü ömrünün bir asrını, geçen yılla birlikte geride bıraktı, şimdi ikinci asrının ilk günlerini yaşıyor. Yıldırım, 103 yaşında. 1978'de emekli olduktan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı'na gönüllü vaizlik için başvurmuş. O zamandan beri cami cami dolaşıyor. Cemaat ak sakalından dolayı ona "Pamuk Hoca" diyor.

    Pamuk Hoca, 1909 yılında İstanbul Bebek'te dünyaya gelmiş. Dedesi Kafkasya muhaciri bir imammış. Babası da Fatih Medresesi'nden mezun bir imam. O da Süleymaniye Medresesi'nde eğitim görmüş. Buranın son mezunlarından.

    Pamuk Hoca'nın yaşını soranlara yakınları; "2 padişah, 11 cumhurbaşkanı gördü" cevabını veriyor.

    Yıldırım, 1936 yılında Yahya Efendi Camii'nde imam olarak göreve başlamış. "Biraz sapa bir yerde, yerleşim yerlerine uzak. O yüzden her şeyden uzak kaldım." diyor. Hırsızlardan korktuğu için camiyi ve türbeyi bırakıp bir yere gidememiş. Zaten ömrü boyunca İstanbul'dan üç kez, o da hacca gitmek için ayrılmış.

    55 yaşına kadar evlenmemiş Pamuk Hoca. Neyse ki cemaatinden biri hocaya "Evlenmeyi düşünmüyor musunuz?" diye sormuş da eşiyle tanışmasına vesile olmuşlar. Tekirdağ'da yaşayan eşinin anne ve babası Yıldırım'ın deyimiyle "doğal olarak" yaşlı olduğu için çekinmişler. Ama hanım teyze, hocayla tanışınca evlenmek istemiş. Aralarında 26 yaş var.

    Şimdi İstanbul'da Aksaray'da emeklilik ikramiyesiyle aldığı evde, çok sevdiği eşiyle birlikte yaşıyor. 3 çocukları var. Bir kızı hemşire, diğeri öğretmen. Oğlu ilahiyat mezunu ama ticaretle uğraşıyor.

    Karısına mutfakta yardımcı olan centilmen bir eş Pamuk Hoca. Sabah kahvaltılarını o hazırlıyormuş. Köftelerinin lezzeti konusunda da oldukça iddialı. Güzel pilav yaptığını söylüyor. Eşi ise sulu yemekleri iyi pişirirmiş. Pamuk Hoca demli çayı ve su böreğini çok seviyor.

    Böyle dinç 103'lik delikanlıyla karşılaşınca uzun ömrünün sırrını sormadan edemedik. Psikolojik bir formülü var: "Evvel Allah diyeceksin. Dünya işlerini kafana takmayacaksın. Olmuş-olmamış, kırılmış-dökülmüş, yapamadım-edemedim kaygılarını at arkaya. Böyle yaparsan çok yaşarsın. Yoksa yapamadım-edemedim diye içine dert eder, üzülürsen yaşayamazsın. Kalbini iyi muhafaza edeceksin. Ben daha bir tek aspirin içmedim. Benim de başım, ayağım ağrıyor. Kalkar abdest alırım, iki rekât namaz kılar, Allah'a dua ederim: 'Ya Rabbim bu hastalığı sen verdin, beni imtihan ediyorsun, şifasını da sen ver.' Allah'tan umudunuzu kesmeyin."

    "Atatürk'ü ölümünden birkaç gün önce Hırka-i Şerif Camii'nde gördüm" Ali Yıldırım, Türkiye'nin en karışık dönemlerinde İstanbul'da saray ve kışla yakınlarında bir camide görev yapmış. Ama bu dönemlere dair pek konuşmuyor. "Ben hiçbir zaman vaazlarımda siyaset konuşmadım." diyor. Hayatı boyunca en çok zorlandığı dönem, Türkçe ezan zorunluluğunun olduğu zamanlarmış: "Çok şükür hiç Türkçe ezan okumadım. Benim camim küçüktü. Çevrede daha büyük camiler vardı. O yüzden okumadığım anlaşılmadı. Ama büyük camideki hocalar çok zorluk çektiler."

    Kaynak: http://forum.islamiyet.gen.tr

    YanıtlaSil