11 Kasım 2010 Perşembe

KIZGIN HAFIZA

80'ler etkisinde yeni bir pop hareketi geliyor kulağıma. Sonra arada kalmış melodik ritimleri de var. Ama en sonunda her ritim bir oluyor ne eski ne yeni kalıyor. Başka bir müzik çıkıyor ortaya.
Bahsettiğim grup ‘HURTS’, parçaları da; ‘Wonderful Life’…
Şarkıyı duyunca eski, yeni ne varsa içimde silkelendi. Sormaya başladım.
İnançlar ne kadar kutsal olabilir? Sorgulayamayacağımız kadar mı? Ya da olduğu gibi muhafaza etmek mi kutsal yapar onları?

Ben küçüktüm mahallede bir ‘Alevilik’ konuşulurdu. ‘Şu alevi, bu değil’ diye mahallelinin dilinden dökülürdü. Alevi olduğu için evlerine gidilmeyenleri duyardık. Okula başladım. Aleviliği mezhep olarak anlattılar. ‘Bir fark yok aslında biz Muhammed’in, onlar Ali’nin takipçisi’ dediler.
Sorgulamadık. Ne ben, ne de tanıdığım başkaları.
Sonra ara ara başka şeyler daha öğendik Alevilik ile ilgili. Cem Evlerini televizyonlarda görür olduk. İbadet şekilleri bize benzemiyordu.

‘Can’ deyişlerini sevdim. Can’dan öte ne var ki? Mevlana da ‘cancağızım’ demez mi?
Yüreğimizi dayandığımız ‘can’dan; daha hakikisi var mı?

İnsan içine girmeden bilemiyor işte. Uzaktan konuşmak kolay! ‘Alevilerin ne sorunu var ki?’ demek kolay!
Biraz dinleyenin içine dokunduğu hikayeleri, inançları var, özgürce yaşamak istedikleri.
Alevi dedelerinden biri Hüseyin Güleryüz ile birlikteyim. Nasıl da çalışarak gelmiş programa, (50 dakika) notlar almış. Ne anlatıyorsa özen gösteriyor dilinin ucundakilere.
Dayanamadım, notlarını yayında aldım elinden. Gözleri kağıda gidiyordu. ‘Nolur içinizden geldiği gibi anlatın’ dedim. Gülümsedi, güvendi. Elindeki kağıtları teslim etti.
Ben sordum. O samimiyetle yanıtladı. Önce sizi, bizi kaldırdık aradan. İçine sen-ben diye kendimizi katmadık.
Alevilerin Türkçe ibadet ettiklerini anlattı. Öyleymiş, öyle uygun görmüşler. Anlamak istiyorlar dualarını. Ne güzel. Arapça olana da diyecekleri yok.
Cem Evlerinde müzik sanılanın dua etme biçimi olduğunu anlattı.
Alevilikte aşkı anlattı. Aşkın önünde ‘benim diyenin’ duramadığını söyledi.

Kafam karıştı!

Diyanet İşleri’nin açıklaması, sonra okul yıllarından beri öğrendiğim Alevilik bir mezhep mi? diye sorduğumda ‘hayır’ yanıtını aldım.
‘Hak Yoludur’ dedi. İyice kurcaladım başka bir inanış mıydı diye
ama ısrarla ‘Hak Yolu’ döküldü ‘dedenin’ dilinden.

Sonra konu ‘ayrımcılık’ tartışmalarına geldi. Zorunlu din dersini yıllardır istemedikleri açık. Hakları da yok değil.
Sırf onlar mı? Dinin zorunlusu olur mu ki, dersi zorunlu olsun?
Hep denmez mi ‘dinde zorlama olmaz’ diye.
***
‘Bizden değildir’ diye diye aramızdan, içimizden ayırdıklarımızın sayısı belli mi acaba?
‘Kızgın Hafıza’ bu.. devreye girmeye görsün ‘can’ a dokunmadığı, candan atmadığı, öteye İtmediği kalmıyor.

2 yorum:

  1. Ne zaman Alevilikle ilgili birşeyler okusam aklıma ortaokul arkadaşım Ali ve Ali'nin özelinden Alevilikle tanışmam gelir. Ali, kalemtıraş bile kullanmayan, kalemlerini çakısıyla açan ilginç bir çocuk ve benim de en iyi arkadaşım, en yakın sırdaşımdı. Çocuk kafamla (şimdi de o kafa hala çocuk gerçi ama) evlerine gittiğimde odasında gördüğüm kocaman Hz. Ali resmini çok eski bir akrabaları, büyük büyük dedeleri falan zannederdim. Arada sırada evlerinde babası saz çalar, türküler söyler beni de çağırırlar dinlememi isterlerdi. Ben de giderdim, keyif alırdım; eğleniyordum yani kim eğlenmezdi ki?

    Gel git zaman ailemin de Ali'den haberi oldu ve çok şaşırdılar. Çünkü onlar Alevi'ymiş...bizden farklılarmış, insanların beyinlerini yıkarlarmış vs vs... Hani beyin yıkamak; iyi bir aile olmak ve güllük gülistanlık muhabbetlerle zevki sefa içinde yaşamaksa evet gayet de yıkıyorlardı :)

    Sonra zaman geçti ve biz büyüdük, Ali aktivist yaratılışta bir çocuk oldu; Alevi Derneklerine, Greenpeace'e katıldı Venezüella'ya gitti bense evde oturup maç izledim. Zaman geçince de Ali'nin Aleviliğine acayip şaşıran babam dinini terk etti, neredeyse ateist oldu.

    Zaman ve mekanların kişilere nerelere götürcekleri, nelere inandırcakları belli değil. O yüzden en iyisi "zorunlu" dersleri bırakıp; insanlara kalpten inandıkları şeyleri hakkıyla yaşama fırsatı verelim. Bence "Hakkın da" istediği budur...

    YanıtlaSil
  2. Din dersi zorunlu olmasa 100 sene sonra ortada ne din kalır ne de ahlak Bahar hanım.Çok yanlış düşünüyorsunuz

    YanıtlaSil