7 Aralık 2010 Salı

FARK VAR!

‘‘Fark var!... seninle iyi arasında büyük bir fark var. Benimle senin aranda kocaman bir fark var. Kötüyle benim aramda irice bir fark var. İyiyle kötü arasında duran…’’
Sözleri Ceza’nın bilinen şarkısından. Farkı ise hayatımıza başka bir yerden baktı hafta sonu.
Bir gün arayla Dolmabahçe ve Kabataş'da sanki ‘muharebe’ yaşandı. Cumartesi günü üniversite öğrencilerinin protestosu, girişim olarak kalınca ortalık karıştı. Polislerin sert müdahalesi, öğrencilere atılan dayak yüreğimi sızlattı. Nasıl sızlamasın ki? Az önce konuştuğum çoğu kişiyi ekranlardan, haberlerde dayak yerken gördüm.
Pazar günü ise Beşiktaş-Bursa spor maçı vardı. Dolmabahçe yine karıştı. Holiganların çıkardığı olaylar sokaklara taştı.
Ama fark var!
Cumartesi; Kabataş’da bizzat öğrencilerin arasındaydım. Evim yakın, duyar duymaz koşarak gittim. Sordum, ne söyleyeceklerini merak ettim. Hepsinin yaşadıklarına dokunmak istedim.
Pazar günü ise tesadüfen Dolmabahçe’den geçiyordum gördüklerime inanmakta zorlandım. Tünel çıkışı bir anda savaşın ortasında buldum kendimi!
Evet, iki eylem arasında fark var. Ama iki müdahale arasında daha derin bir fark var! Daha ‘şiddetli’ bir fark var!
Fark var! çünkü; öğrencilere gelince copları He-Man’in kılıcı gibi sallayanlar, İnönü Stadı önünde ne yapacağını şaşırdı. Bir ara yetersiz sayıda kalınca da geri çekilen bir fark var. Holigana dokunamayan bir fark var!
Fark var! çünkü onların kalemi vardı, holiganların ise bıçağı sopası yanındaydı.
Fark var! çünkü holiganlar kavgaya gelmişti, küfür eksik olmadı, öğrenciler ise protesto yapmak istedi kendileri adına konuşmak istediler.
Fark var! holiganlar kendi kendileriyle kavga ediyorlardı. Birbirlerini parçaladılar nerdeyse. Oysa üniversite öğrencileri polisten cop ve dayak yediğiyle kaldı.
Asıl mesele ise karanlık basınca anlaşıldı. Görüntüler haber merkezlerine ulaştı. Ana haberler startı verir gibi tek tek vermeye başladılar görüntüleri. Uzun uzun ekranlarda tuttular o yaşananları. Vuran eller bile kendilerine şaşırdı görüntülerle yüzleşmeye başladı. Herkes gündüz ne yaşadıysa gece karşısında buldu.
Sonra ertesi gün ve bir ertesi gün daha derken pazartesi herkes işinin başına döndü. Bütün kanallar gazeteler iyice didiklemeye, sorgulamaya başladılar.
Tahammülümüz ne zaman limit aşımına ulaştı?
Bu sorular hepimizin aklından geçerken ne haber kanalları, ne de diğerleri görüntüleri indirmedi gündeminden. Bazı resmi eller protestoların yasal olmayan yanına dayandı. Öyle savundular kendilerini. Kafam karıştı.
Dolmabahçe’deki holiganlar daha önce haber mi vermişti? Üstelik maç bu. Gergin bir karşılaşma ‘ihtimali’ de vardı.
Akşam saatlerinde sonunda Hüseyin Çelik çıktı bir programa;
’’Bu gençler bizim gençlerimiz, protesto etmek haklarıdır’’ dedi. Sonuna bir de ‘ama’ ekleyerek..
’’Protestocuları dağıtmanın iki yolu var. Biber gazı sıkmak ya da cop kullanmak bunlar. İkisi de iyi yollar değil.’’ deyiverdi.
’’Bu gençler bizim çocuklarımızdır daha şefkatli davranmalıyız’’. cümlesini de ekledi anlattıklarına.

‘Ama’ların insanı hiç olamadım ben.. Birisi bana seni seviyorum ‘ama’ dediğinde uzaklaştım. Bu iyi ‘ama’ dediğinde yapmadım.
Samimiyetimin aması yok ki.. Farkı var!

Bu arada ‘üniversite’nin kelime anlamını yayına gelen konuğum Stefano E. D’Anna hatırlattı. Üniversiteler ne içindir? diye sordu yayınımda. Meğer; Üniversitelerin manası zaten kelimenin içinde saklıymış unutmuşuz. Üniversitenin kelime anlamında –unı- var ve -versite- var. Latince'de tekliğe birliğe doğru gitmek. Yani bir toplumun parçası değil, bireysel olarak kendini ifade eden bireyler oluşturmak ve hayatlarında özel bir şey başarmak isteyenlerin yeri. Yani geldiği yerde fark var! Fark yaratmak isteyenleri var!

2 yorum:

  1. bu görüntüler elbette hoş görüntüler değil,ancak medyanın bu kadar üzerine düşmesi tamamen iktidara karşı olmasıyla ilgilidir.daha önce başörtüsü eylemlerinde eylemciler coplanırken,bir başörtülünün başındaki örtü zorla çekilip alınırken,mevcut sistemden bir şekilde zarar görüp de eylem yapanlar coplanırken neredeydi medya? neden göstermiyordu bu kadar ? nedeni basit.çünkü hedef iktidar.eylemcileri korumak falan değil.doğuda ortalığı karıştırmak için çocukları öne sürenlerle,batıda öğrencileri öne sürenler aynı kafadan.

    YanıtlaSil
  2. ek olarak, ne zamanki olaylara tarafsız olarak,sadece karşıdakilerin "insan" olduğunu düşünerek bakarız,o zaman bu ülkede sorunlar kolayca halledilir.

    YanıtlaSil