20 Ekim 2011 Perşembe

Silahın Gözü

En büyük hayalimdi. Beni bir müzeye koyacaklardı… Belki de şaşalı bir evin baş köşesini süsleyecektim. Gelen-geçen kim varsa hayretle izleyecekti. Korkacaklardı. Ama kimi zaman da ellerine alıp göstereceklerdi, benimle gururlanacaklardı.
!!
Kaderimde elden-ele gezmek varmış. Kullanıldım.!!
İlk sahibim askerdi.
Bir çatışmada gururu incinince beni tereddüt etmeden uzaklara attı.. Uğursuzluk getirmişim ona meğer.. Oysa ne çatışmalar görmüştük.. Ne canlar almıştım ben ona!
Hep yanındaydım, ama bir günde vazgeçilebildim, bıraktı beni...
Daha eskimemiştim…
Beni bulan sonraki sahibimin yüzünü önceleri hiç görmedim. Dağlara çıkardı beni.
Yüzündeki atkı rüzgardan aralandığında gözlerine bakardım. Korku dolu sert bakışları vardı. Derin derin nefes alırdı, buz gibi elleriyle titreyerek tutardı beni. Belinde garip bir soğukluk hissettiğimde, beni kullanacağını anlardım.
Soğuk, korkak ellerini hiç sevemedim..
Bir gün çatışma ortasında aniden beni, elinden bırakıp yere yığıldığında öldüğünü anladım. İlk defa o zaman yüzünü görmüştüm. Teni sanki yalnızlıktan kararmış gibi kara-mordu. Gözleri açıktı, öldüğünde.
Sevdiği kıza döneceğine söz vermiş. ‘beni affet sözümü tutamadım’ son sözüydü… Aşkına gidemeyişinin acısı, hayallerimi hatırlattı bana.
O andan sonra tanımaya bile çalışmadığım, elden ele dolaştığım birkaç sahibim daha oldu. Evlerine girdim, onların gösterdiği yerleri vurdum. Bazen vurulanların tarafına dönüp vurduklarımla yan yana geldim. Bazen de tam tersi vurduğum tarafa isabet ettim. Ama her vurduğumu beni tutanlardan daha iyi tanıdım.
Nasıl tanımam? Parçalarımı içlerinde bıraktım.
Birbirlerini tanımadan öldürüyorlardı. Nefretlerinin sebeplerini hiç anlayamadım. Ne yaptıklarını bilmiyorlardı, sadece yapıyorlardı! Aslında teknik olarak çok iyi biliyorlardı ama neden vurduklarını sorgulamıyorlardı…
Hayallerinin, öldürmekten ileri gitmeyeceğini anladığımda yıllar geçmişti.
Ben eskimiştim, onlar da kendilerinden vazgeçmişlerdi!..
Bana değdiklerinde, tetiğimi çektiklerinde bile buna ortak olmadım, izin vermedim. Kimseyi öldürmek istemedim!
Ben bir silahım ve onlar gibi kendimden vazgeçmedim.!
Son çatışmada ise bütün ağırlığımla sahibimin elinden düşüp kaçtım.
Korkunç bir geceydi.. Serttim ve kurşunlarımdan utandım!
O, son gecenin karanlığında; uzaktan çığlıklar geliyordu, seslerin olduğu yere doğru koştuk. Sahibim beni- belinden çıkardığı gibi korkak elleriyle, nereye doğru baktığını bile anlamadan uzaktan sıktı!
İçimden çıkan parçanın, ufak bir çocuğa doğru yaklaştığını görünce son anda kurşuna yerini değiştirmesi için bağırdım. Yalvardım.
Sahiplerim beni hiç duymadı.. Sadece içimden kopan parça beni dinlerdi, biliyordum. Öyle de oldu. Son anda ağaca doğru saplandı kurşun.
Daha kimse ne olduğunu anlayamadan, geceyi fırsat bilip kendimi titreyerek sahibimin elinden attım. Parçalarımın, bir çocuğun içine gireceğine parça parça olmaya razı oldum.
Karanlığa bıraktım kendimi. Gözlerimi açtığımda yaşlı bir adam beni siliyordu.
Şimdi bir müzedeyim, hayallerimin gerçekleştiği yerde.
Ellerden uzak!!.
Onlar beni bırakamadı.. ‘Ben bıraktım sahiplerimi’…

**

Aynı senaryoyu başka canlar oynuyor. İsimler değişiyor ama “eser” aynı..
Tepkiler de değişmiyor. İlk saatler şiddetli öfke ve isyan, sonraki günler yerini günlük meselelere bırakıyor. Televizyonlar yas tutmayı doğru düzgün beceremiyor. Canlı yayınlanmasını istemedikleri sabah programlarının, aynısının tıpkısının tekrarını koyuveriyorlar.
Herkes öyle benimsemiş ki; yetkililer de aynı tepkiyi veriyor.
Yeni benimsenen saçma bir söylem daha var. “her şeye aynı devam edelim, niye onları sevindirelim ki!”..
Birilerinin ‘üzüntü ölçerleri’ var anlaşılan! Durumdan kilo kilo üzüntü tartıyor!
Acıya sahip çıkmak ve saygı duymak en büyük gerçeğimizken; ‘onları sevindirmeyelim’ yaklaşımıyla iyice samimiyetsizleşiyoruz.
Tepkisiz toplum! Dolayısıyla etkisiz versiyon oluveriyor..
İnsanların silahları bırakacağına olan inancım en azından bu yüzyıl için mümkün görünmüyor. O yüzden yukarıda hayal ettim, belki bir gün silahlar çekip gider.

1 yorum:

  1. Yazının ilk bölümüne hayran kaldım. Siz isterseniz bunu romana çevirin... harika düşünmüşsünüz.

    YanıtlaSil