1 Eylül 2010 Çarşamba
RUYADALİZM
Salvador’la açtım gözlerimi sabah…
Bıyıkları yüzümü gıdıklıyor. Kedisi de ayaklarımın ucunda. Dışarıdan gelen yağmurun sesiyle uyku tutmuyor bir türlü, çarşafların arasında dönüyorum. Yatağın ucundaki saate bakıyorum. Henüz sabahın 07:00’si. Salvador’u uyandırmak istemiyorum ama dayanamıyorum.
En sonunda kıpırdanmama dayanamayıp, gözlerini bana doğru açtı ve gülümseyerek; ‘ne rüya gördüğünü ayrıntılarıyla anlatabilirim’ dedi…
‘Hatırlamıyorum’ kelimesi dökülüverdi dilimden…
Salvador ‘hatırlayacaksın Ann’ dedi. Ve beni kendisine doğru çekti.
Biz ne zamandır, nasıl beraberiz? Hatırlayamıyorum. Ama içimde bu anı tekrar tekrar yaşadığımı hatırlar gibiyim. Emin değilim. Galiba çok uzun zaman oldu.
Ama ne önemi var ki? Bu sabah hiçbir şey hatırlamıyorum nasıl olsa…
Salvador; ‘başıma gelenlerden haberin var mı’ diye sorunca, o an kalbime bir sancı girdi.
Utandım! Hiçbir şey hatırlayamadım.
Kendime kızmaya başladım. Hatırlamam lazım dedikçe daha da kayboldum hafızamın içinde.
Üstelik kedi de kaçırmış her şeyi. Kedi ve ben çaresizce, öylece birbirimize baktık.
Sonunda dürüst olmaya karar verdim. ‘Ben bu sabah, seninle ne zamandır birlikteyim onu bile hatırlayamıyorum, nasıl tanıştık, nasıl öpüşüyorsun, nasıl sevişiyoruz? Hiç birini bilmiyorum. Sadece çok mutluyum, bunu hissedebiliyorum.
En azından!’
Salvador beni dinledikten sonra hiçbir ifade belirtisi göstermeden odadan çıktı. Hatta evi terk etti.
2 saat sonra elinde Gala için yaptığı portreyle dönünce bu sefer ben çıldırdım.
Eski eşinin evde ne işi olabilir? Adını duymaya tahammülüm yokken bir de resmini mi eve asacağım?
Yok artık, daha neler!
Sonra durup dururken bana ‘sence o mazlum mu’ diye sordu. Şu anda hayatta olmayan kadın, sence benim için tüm hayatını feda mı etti?’
Buydu soru! Cevabı verilemeyecek bir soru!
‘Ya ben’ diye bağırmak istedim. Yapamadım!
‘Senin için rüyalarda yaşamayı kabul ettim. Ben gerçek bile olamadım, ölemedim bile!’… Salvador haykırışlarımı duymadı.
Beni zalim olmakla suçladı sadece.
Olmazların hep kendi gündemi vardır zaten. İçine girmemek için direndikçe en dibine düşürür. Gala’nın, başka kadınların, kendi kadınlığımın ve düşüncelerimin altında kalmak zalimleştirdi beni.
Ama artık roller değişti.
Sıra Gala’nın. Yaşamasa bile zalim olma hakkı Gala’da. Sonra yine ben zalimleşeceğim. Rüyalar, hayattan daha acımasız. Bari burada geçerli olmasaydı bu düzen.
Ama Gala’yla ortak yanımız var, ikimiz de zavallıyız.
İkimiz de kendimizi Salvador’a feda ettik. Biz yokuz. Salvador’un oyunundayız. Sırayla birbirimizi öldüreceğiz. Hepsi bu.
Bıyıkları kadın ruhuna değen adam, Salvador Dali.
Gala, Dali’yle olabilmek için çocuğunu, kocasını arkasında bırakan kadın. Dali’nin kendisinden önce ölen eşi.
Ann ise Dali’yi rüyalarında yaşatan kadın. Hiç var olamayan, vücut bulamayan bir ruh. Varlığını kendine yakın bulduğu kişilerin rüyalarında sürdüren kadın.
Vazgeçemediği aşkı Dali’yle her gece birilerinin rüyasında yaşatıyor hikayesini. Büyük aşk yaşıyor rüyalarda Dali’yle.
Konuya giriş sebebim ise tüm bunların benim rüyamda yaşanmış olması. Dali’nin, Ann diye bir sevgilisi hiç olmadı aslında. Ama benim rüyalarımda Ann onun büyük aşkı.
(Deliliğe övgü)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder