18 Ağustos 2011 Perşembe

SESSİZ BA’ŞŞŞ’KAN..

Fikir benden değil, Beynelmilel filminden. Çok sevdiğim dostum Sırrı Süreyya Önder kaleme almıştı. Yöresel müzik düşmanı, 'medeniyet mimarları' sivil olmayan yönetimin enternasyonel müziği- zorla, vatandaşın kafasına vura vura çaldırma girişimlerini, mizahı kuvvetli bir senaryoyla anlatmıştı.
Filmi seyrederken olanlara acı acı gülmüştük.
Bir sahnede ise ‘hele loy loy...’un davulla çalınması isteniyordu. Davulcu ‘yasak’ diyor, karşı çıkıyordu ama en sonunda araya girenlerin ısrarıyla davula havlu sarılarak sessizce çalınıp söyleniyordu ki; haliyle 'yetkililerin' tepkisini çekti. Hiyenin sonunda ise enternasyonal müzik macerası ele-yüze bulaştırılmıştı.

Beyoğlu Belediye Başkanı, Misbah Demircan’ın son icraatleri- bana bu filmi hatırlattı. Çünkü artık Beyoğlu sokak müzisyenleri de enstürümanlarını havluya saracak hale geldiler.
***
İki sene önceydi.. Misbah Demircan yayınıma gelmişti ve daha o gün e-mail yoluyla gelen eleştirilerle yüzü düşmüştü programda. Yayından sonra nerdeyse kaçarak gitti stüdyodan. Kuledibi’nin düzensizliğini eleştiriyordu gelen sorular, Cihangir’in sorunları soruluyordu. Okulun yanında gürültülü içki satan yerlere dikkat çekiyordu izleyicilerimiz.
Hiç birini kabul etmemişti. Ki Cihangir’de oturan ben, bildiğim için bizzat yayında karşı çıkmıştım...

Aylar geçti malum sergide çıkan olaylarda ses tellerinden herhangi bir tını duyamadığımız Misbah Demircan, yasaklarını birbirine ekledi.
Önce, Asmalımescit’te sandalyeler kayboldu sonra sıra sokak müzisyenlerine geldi. Ben bu yazıyı yazarken sıradakini bilmiyorum. Ama, bu uygulamalarda siyah ya da beyaz yaklaşımıyla hareket edilmesini şaşkınlıkla izliyorum.
Evet Asmalımescit’te masalara biz düzenleme getirelim ama bütün hepsini kaldırıp- pireye kızıp yorgan yakmayalım!
Ara bir formül bulalım.
Sokak müzisyenlerinden belki birisi bir şey yaptı diye- (ki ne yapmış olabilir onu hiç anlamış değilim.) müzik mahrumiyeti yaşatmak ne derece akılsal hala çözemiyorum?

Müzikle değil gürültüyle mücadele ettiklerini söyleyen Demircan’ın inandırıcılığı için başka önlemler çok önem kazanıyor tam burada.
Mesela; Cihangir ve civarında gecenin bir yarısı- sokak arasından arabasının teybini sonuna kadar açıp- geçen arabaların müzikleri ne olacak?
Gecenin bir yarısı- o araba müziğiyle uyanmaktansa kapıda konser olmasını tercih edenlerdenim.
Örneğin; okul yanı ve evlerin, yaşamın olduğu mahalle aralarında içki satan bazı bakkalların yirmi dört saat açık olması ne olacak?
Karşı değilim ama gece yarısı şişe gürültülerinden tutun da, içki almaya gelen gürültülü insanların yeri Taksim-Beyoğlu merkez yerler olmalı, ara sokaklar değil.
Son olarak gece yarısı ve sabahın köründe mahalle aralarında korna çalınması konusunda ne yapmayı düşünüyor?
Adam bir anda basıveriyor kornayı yolda, yataktan sıçratıyor.

Gürültünün paşası- eğlence yerlerinde, merkezde değil. Evlerin olduğu ara sokaklarda, mahallelerde!!!





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder