3 Eylül 2011 Cumartesi

AKILSIZIM AMA ÖZRÜ YOK!

Akılsızlığın özrü olmaz derler. Bazımız bunu çok iyi biliyor olmalı ki; ısrarla karşıdan özür bekliyor...
Ama önce biraz daha geriye gidelim.
Türkiye ve İsrail arasında 'özür üzerine' kilitlenen kriz için Davos'a bakmamak olayın üstünden hiç geçmemiş olmaktır.
Mottosu 'one minute' olan krizi yine kötü yönetmiştik ama uluslararası platform işi bize bırakmayıp olayı, durumla hiç alakası olmayan bir moderatörün üstüne atmak zorunda kalınca kriz çözülüvermişti..
O dakikalarda yayında olduğum için gerginliği, en baştan belli olan toplantının elektiriği geldi-geliyor havasındaydı.
Şans eseri iş bize bırakılmadan orada çözülüverdi.
Bugün gelinen 'özür' gerginliğinde ise BM raporuna 'yok hükmündendir' diyebilecek kadar kör ve sağır olmayı kabul edebiliyoruz.
Özür bekleyenlerin duvara asması gereken bir rapor. Rapor harika olduğu için değil. Yönetilemeyen krizin belgesi olduğu için.

Peki İsrail özür dilemezse bizim için hayat mı bitecek? Sonra da özür dilemedin bak seni cezalandırdık durumuna mı düşeceğiz?
Yaptırımlarını bir özür adı altında toplamaya çalışan beceriksiz bir politika bu! Madem haklı olduğunu biliyorsun yaptırımlarını en baştan koyarsın, özür dilerse kaldırırsın!

Bence özrü ilk dilemesi gereken Türkiye dışişleridir. Bu işi kötü yönettiği için bizden dilemelidir.
Oraya gönderilmesine izin verdiği ve devlet olarak gitmelerini engellemediği için o insanlardan ve yakınlarından özür dilemelidir.
Devlet olmanın gereğini yerine getiremeyip vatandaşlarının hayatını tehlikeye attığı için özür dilemelidir.
Türkiye Dışişleri böyle bir krizi öngöremediği için asıl kendi halkından özür dilemelidir.
O dönem gemiye binmekten son anda vageçen yedi vekil kimse onlar çıkıp niye vazgeçtiklerini anlatmalıdır!
İsrail'e yaptırımlarını en baştan uygulamayan ülke Türkiye önce kendine bir bakmalıdır.
BM raporunun bağlayıcılığının bulunmadığını açıklamak bugün kimseyi kurtarmaz sadece güldürür.
***

HASTA BAYRAM!
Arkadaşlarımın ve herkesin bir yerlere gittiği bayramı evde hasta geçirmek de varmış.. Grip mi, nezle mi? Ne olduğunu anlayamadığım hastalık bitmek bilmedi. Meğer klimalardan geçiyormuş. Aman dikkat!
Evde vakit geçirince haliyle herşeyden anında haberdar olup, onlara kendi aralarında sıralama bile yaptırabiliyorsunuz. Benim için bayramın en büyük bombalarından biri; Metiner'in ses kasedinin ortaya çıkmasıydı. Seneler önce başka kanattan yaptığı açıklamalarmış. Ne diyim sana da geçmiş olsun Mehmet abi.
***

HÜLYA 'KAVŞAK'!
Twitter'da, Avşar ve Köse arasındaki kavga ortalığı ayağa kaldırdı. Sonunda Hülya pes edip 'bye' dedi. İlk kavşakta Twitter'dan çıktı yani. Sağlam bir sinir sistemi isteyen twitter'ın verdiği son kurban Avşar, bugünden sonra varlığını hangi sosyal medya platformunda değerlendirir bilmiyoruz ama keşke bulduğun gibi bıraksaydın Hülya!

5 yorum:

  1. "Özür" konusundaki görüşlerinize katılmıyorum. İsrail 9 insanımızı öldürecek diye, kriz çıkacak diye mazluma yardım etmeyecek miyiz? Asıl kriz yardım etmememizdir.

    YanıtlaSil
  2. israil ordusunun bir birimince yapılan harekatı vahşet olarak değerlendirmek en başta bilincin olmadığı bir metabolizmanın, dış - yani güncel uyaranlarca tetiklenip tepkisel ve aynı zamanda mekanik bir söylem yazımını geçemiyor. her devletin ve her dominant türün yaptığını yapmış sonuçta.

    komplo teorilerini dinlemek ve düşünmek gerekir senaryo sonuçta senarist oluveririsiniz bir bakmışsınız. kadraja güzel imgeler düşer. bazı olaylar hiç bir güncel ve stratejik hesap olmadan kendiliğinden gelişir. temeli vardır belli bir olgunluğa erişince yani toplumsal bilince dönünce eyleme dökülür. her olayı bu yöndende görmek nacizane bir duruş olacaktır.

    evinin önünde patlayan bomba ile elinin köründe patlayan bomba aynı etkiyi göstermez. evet. insan evin önündekini göremeycek kadar kör olabiliyor. dikkat ediyorum da tüm örneklemeler dışardan hep olumsuzluklar dış olanlarca belirtiliyor. oysa kendi geçmiş çöplüğümüze baktığımızda israil pek mülayim kalır. hatta gariban mazlum masum kalır. ilginçtir değil mi? olumsuzluklar hep dışarlarda aranıyor her evin canisi ev ahalisince pek sevilir nedense.

    devlet sadece bir mekanizma değil bir zihniyetin oluşturduğu bir mühendislik tasarısı. ismi devlet olması olmaması pekde mühim olmasa gerek. orada yaşananın paralellik oluşturduğu durumu görmek gerekir. incelemek gerekir gezmek gerekir afrikada yaşayan türleri yüzeysel değerlendirmek doğru değil yanlışda değil. isteyen istediği söyler ama afrika iyi görülmeden sadece yüzeysel öreneklemlerle geçiştirilecek bir coğrafya değildir. hem türler açısından hemde coğrafi şekillenme açısından.

    dağıtmadan sonucu şöyle bağlamak istiyorum. israile vahşet diyenler yöntemlerini vahşi bulanlar pekde kendilerini farklı görmesinler gelin bana size o şartları sunayım dahada canisi olacaksınız merak etmeyin. sırf güncel politik diller kullanılarak sürüde yer açmak isteyenler düşünsel olarak ve farkındalık olarak sürüleşmeyi aşamazlar. onun için bir mücadele vermeyede gerek yok herşey akıyor biz olsakda olmasakda biz katılmasakda sürükleniyoruz soluk alıp verin siyasi gerzekliklerden uzak durun hayatı keşf edin ve güzel yaşayın mutlu olmaya çalışın.

    güzinin ablanın kaosa çarpmış hali bir bağlama bir ağlama gülerken, gülerken ağlayın

    ortada bir tarih yok bir tarih yazılmadı ve yaşanmadı hepsi yalan puhaha ortada bir geçmiş bir gelecekte yok yani yaşar ne yaşar ne yaşamaz hoooo

    çelişkiler derin, anarşi her daim iken bir düzen kurmaya çalışan bir aptalıklar toplamı yarattığı uygarlık sonuçlarınada katlanır. düzen ve sabit bir merkez, temel oluşturmaya kalmak kitlesel bir paranoyaklıklara yol açıyor .

    YanıtlaSil
  3. İsrail ile kurulan politik ilişkilere sıcak bakmayan biri olarak bende Türkiye'nin ikiyüzlü davrandığını düşünüyorum. İsrail yıllardır katliam yapıyor ve yıllardır ambargo uyguluyor. Bu tip krizleri içi politikada malzeme haline getirerek orada yapılan insanlık suçu hafifletilmiş oluyor diye düşünüyorum.

    genel olarak blog hakkında bir şey söyleyeyim. çok ses çıkarmak değilde mütevazi bir yerden fikirleri dile getirmek istenilen etkiyi yaratmıyor. ama bloglarda bu biraz biriktire biriktire ilerlediği için etkisi bazen tsunami gibi olabiliyor. umarım blogtan bıkmaz usanmazsınız

    YanıtlaSil
  4. Ben katılıyorum. Eğer TR İsrail'e bir şey yaptırmaya, Filistin'e karşı kendini ispat etmeğe çalışıyor ise bunu siviller üzerinden yapmamalıydı...Gerekli izinler alınıp İsrail hükümetinden emin olunduktan sonra göndermeliydi..Bile bile üstüne gitmek ve sonra da bundan prim elde etmeye çalışmak koca bir yanlış...

    YanıtlaSil
  5. Sayın Bahar Feyzan, Mavi Marmara gemisi İsrailin ağır ambargo uyguladığı Gazzeye insani yardım malzemesi götüren iyi niyetli amaçlarla yola çıkmış yardım filosunda bulunan sadece bir yardım gemisidir. Bu filonun Gazzeye hareketini organize eden yardım kuruluşu İHH uluslararası nitelikte bir kuruluştur. Uluslararası yardım kuruluşlarının faaliyetlerini engellemek Türkiye Cumhuriyeti Devleti gibi asil devletlerin değil İsrail gibi bebek katili devletlerin işidir. Dolayısıyla Mavi Marmara gemisinin içinde bulunduğu filonun hareketini Türkiye Cumhuriyeti Devletinin engellemesi gibi bir durum mümkün olamazdı ve zaten mümkün olmadı. Bu konuda yapmış olduğunuz eleştiri İsrail Devleti gibi leş kargalarının yüzüne tebessüm bırakmaktan başka bir amaca hizmet etmeyecektir.
    Yaptığınız eleştirinizde haklı olduğunuz nokta özür konusunda yürütülen başarısız politika hakkında söylediklerinizdir. Madem Türkiye Cumhuriyeti Devleti haklıydı bu yaptırımlar sürecin başında gündeme gelmeliydi.

    YanıtlaSil