23 Eylül 2011 Cuma

LA FURTUNA 7

"Kaçabilen canını kurtarır"

Yılların iç güveysi damadı, Şeyh Rüstem’e getirildiği günü hatırladı.
Rüstem, İsmet’e sahip çıktığında ailesi çoktan ölmüştü. Ari’ydi adı. Siyah şapkasıyla getirmişlerdi. Çarşıda Rüstem’in karşısına çıkardıklarında ‘temiz yüzlü-mesleği var’ demişler. Şeyh, tek şart koşmuş. ‘Müslüman olacak, ismini de değiştirecek’.. Ari olmuş- İsmet.
Esnaf Rüstem’e şaşmış. ‘İsmet Paşa’yla kavga etti, dinletemedi kendini, yanındakini İsmet yaptı.’ diye çarşıda konuşulur olmuş. Şeyhe yakışıyor mu hiç diyenler epey kalabalıkmış.
Rüstem, Ari’yi görünce İsmet İnönü’ye benzetmiş bakışlarını. Düşünmeden Ari’yi, İsmet yapmış. Kaderini değiştirmiş Ari’nin..
Şeyh, kendi kızıyla da evlendirmiş çaylak Ari’yi.
İsmet’in başka sevdiği varmış ama içinde saklamış. Ne kızın ailesine açılabilmiş mevzuyu, ne de korkudan Rüstem’e anlatmış. El mecbur Sümbül’le evlenmiş. Hiç sevememiş karısını. Önceleri akşam olduğunda dokunmak bir yana, köşe bucak kaçıyormuş karısından. Ne zaman içse- o zaman zar zor vazifesini görüyormuş.
Ensar da, babasının içtiği gecelerin birinde düşmüş ana rahmine.

***
İsmet masada çoktan toprak olan karısını hatırladı. Her şey daha dün gibi tazeydi ona. Bir yanıyla utanıyordu, vicdanı sızlıyordu. Başka bir yanı içinde sildiği Ari’yi hatırlatıyor zalimleştiriyordu içini. Eski görüntüler yine kafasında canlanıyordu;
***
Sümbül’ün içindeyken sevdiği kızın adını sayıklardı. Sümbül, duyardı ama ses etmezdi. Çok sevmişti İsmet’i. Teni- tenine değdiğinde, dudakları dudaklarınla buluştuğunda, eli isteksiz de olsa göğüslerini sıktığında inlerdi altında Sümbül. Erkeği sevmese de, kadınlığını yaşatıyordu. Sümbül’e dokunmak istemeyen İsmet’in içini ise iki kadehten sonra şehvet sarıyordu. Sümbül’ün inlemelerini kulağında duymaya başlar, kadehini bırakıp Sümbül’ü odaya çekerdi. Ev kalabalıksa en kuytu köşeyi bulurdu. Önce ısırırdı Sümbül’ü, sevdiğine gidememenin hırsı olurdu o ısırıklar. Sümbül anlardı ama tepki vermezdi. O da ellerini İsmet’in saçlarına dolar, kafasını bastırırdı. Razıydı bu hırsı çekmeye. İsmet her seferinde sanki büyük nefretle yapışırdı Sümbül’ün dudaklarına sonra her nasıl oluyorsa zevkle içinde kaybolurdu. Nefretiyle şehveti arasında bir yerin bağımlısı olmuştu. O yüzden daha da nefret ediyordu ondan. Ayıkken dokunmak istemediği sevmediği karısıyla, gece çökünce sarhoş olup zevklerin en tutkulusunu yaşıyordu.

Ama bu zevkler öyle evlenir evlenmez başlamamıştı. Evlendikten tam 5 yıl sonra kimsenin olmadığı bir gece keşfetmişlerdi kendilerini.

Bir gece Ensar, dedesiyle akrabalarına gitmişlerdi, geceyi akrabalarında geçireceklerdi. Sümbül, İsmet’in sofrasını hazırlayıp kenara çekilmiş örgüsünü örüyordu. Şeyh Rüstem kızına yasaklamıştı, kocasıyla aynı içki masasına oturmayı. Damadına söz geçiremeyince kızına buyuruyordu. Kızı da, korkusundan babasının sözünden çıkamıyordu.
O gece oturduğu minderden arada İsmet’i izliyor ama o bakınca hemen gözlerini kaçırıyordu. Birkaç kadehin ardından içkiyi fazla kaçırdı İsmet. Her zamanki gibi başlamıştı. Ama Rüstem’in yokluğundan faydalanıp daha çok içiyordu.
Sümbül’ü yanına çağırdı, karşısına oturttu. Bardağını içkiyle doldurup içmesini istedi. Sümbül karşı çıkınca, İsmet sesini yükseltti, elini masaya vurdu. ‘Hayatında bir defa ayakta da kadın ol.’.. İsmet bağıra bağıra küfürler, hakaretler yağdırıyordu. Sümbül içinden ‘allahım sen affet’ diyerek kadehten bir yudum aldı. İlk kadehten sonra bir sıcak bastı gözleri karıncalandı. Masada duran pakete uzattı elini, bir sigara yaktı. İsmet, karısının sigara yakışına şaşırdı. Sigarayı sormadan alıp yakmasından etkilendi. Sümbül’ü izlemeye başladı. Masada konuşmuyorlardı. Sümbül bir yudum kadehten içiyor, bir nefes de sigarasından çekiyordu. Şarap her yudumdan sonra Sümbül’ün vücudunu yumuşatıyordu. Yıllarca kendini sıkan kadının bütün telleri gevşeyip, bakışları değişti. Kocasını arzuluyordu. Söylemeye cesareti yoktu. İsmet’in var gücüyle onu kavradığını hayal ediyordu sadece.
İsmet kadehinde kalan son yudumu içti, bir sigara yaktı. Kadehini doldururken Sümbül’den hırkasını ve baş örtüsünü çıkartmasını istedi. Sümbül’ün elleri titredi. Konuşacak oldu ama İsmet; gözlerini üstüne dikince, Sümbül üçüncü kadehine hırkanın içine giydiği askılı atletiyle, baş örtüsünün altından çıkan fındık kabuğu rengi saçlarını da salarak devam etti.
İsmet’in kayan gözleri ona başka bakıyordu. Hiç böyle bakmamıştı karısına daha önce. Hiç yatak odasının dışında arzulamamıştı onu. Sümbül oracıkta her şeyi yapmaya hazırdı. Kalkıp kocasının kucağına oturmayı, dudaklarına yapışmayı çok istiyordu ama yerinden kıpırdayamadı. Öylece dona kalmış, İsmet’den bir hamle bekliyordu. İsmet kadehini bıraktı ayağa kalktı. Plağa koyar koymaz Sadettin Kaynak’ın ‘bir rüzgardır gelir geçer sanmıştım’ çalmaya başladı. Karısının elinden tuttu, dans etmeye başladılar.
Kollarının arasında çok sevdiği kadını yoktu. Hayalindeki ilk danstan çok çaresizce bir sığınış vardı. Sümbül kocasının ayaklarına uymaya çalışırken takılıyordu. İsmet’le göz göze gelemiyor, kafasını sağa sola çeviriyordu. Kendini ne İsmet’e, ne de dansa bırakabilmişti. Dans ederken göğüslerini kocasına yapıştırmalı mıydı, yoksa daha mı mesafeli olmalıydı?
Durumdan rahatsızdı ama başka türlüsünü de bilmiyordu.
Bir kadın ne yapar bilmiyordu.
En son Eyüp’te, Fırıncı Tahir Sofuoğlu’nun sinemasında bir film izlemişti. Tecavüze uğrayan köylü kızının halleri vardı filmde ama tam anlayamamıştı. İkinci defa izlemeye gittiğinde ise mahallenin yaşlılarının fetvasıyla film sinemada artık gösterilmiyordu.
Annesini hatırladı. Ama O da babasının gerisinde yürürdü. Bir gün kadını görememişti annesinde. Daha çok evin anasıydı, kadınlığından vazgeçmişti.
Sümbül bütün korkularına rağmen kocasının gözlerine çevirdi bakışlarını. İsmet de hiç vakit kaybetmeden dudaklarını karısının dudaklarına yapıştırdı. Saçlarını okşamaya başladı. Ama İsmet onu bir kez bile böyle öpmemişti. Bu gece İsmet dudaklarını emiyordu. Şehvetle ısırarak dudaklarını içine çekiyordu. İsmet karısını yavaş yavaş soydu. Şarabından büyük bir yudum ağzına alıp dudaklarını Sümbül’ün dudaklarına getirdi. Ağzındaki şarabı öylece öptüğü yere bıraktı. Sonra diliyle şarabı Sümbül’den içmeye başladı. O gece salonun orta yerinde saatlerce seviştiler. Hayatlarında ilk kez yerde ve şarapla seviştiler. İkisi de her an bir yudum alıyor ağzındaki şarabı ya diğerine sunuyor ya da içiyordu. İlk kez o gece zevk almışlardı birbirlerinden. Artık Şeyh Rüstem’in her uzağa gidişi onlara başka bir fırsat oluyordu. Birbirleriyle konuşmadıkları gizli anlaşma gibiydi. Rüstem ne zaman ‘yarın yokuz torunla bir gün filanca akrabada kalacağız’ dese ertesi gecenin nasıl olacağını ikisi de bilir, iple çekerdi. Ev ahalisi bir yere gitmemişse; kimi zaman Sümbül hastayım der erkenden odasına çekilirdi. İsmet’de ona bakma bahanesiyle yanına sokulurdu. Yatağın altından çıkardıkları şarabı içmeye başlarlardı önce. Sonrada birbirlerinin olurlardı. Sümbül’ün hastayım dediği akşamlarda ise torununa Rüstem bakardı.
Yıllarca içlerine bastırıp, vazgeçtikleri ne varsa geceleri çıkardılar. Güneş doğana kadar her şey başkaydı.
Ama Sümbül her sabah kalktığında kendine aynı şeyi tekrarlıyordu; ‘geceler kocamın kalbine sevgi koymaya yetmedi’. diyordu. Sümbül çok seviyordu kocasını ama İsmet zevke tutulmuştu.. Bir süre sonra da bağımlı oldu. Gidip dokunmak istiyor, içinde olmak istiyordu karısının. Ama gündüz yine senelerdir hor gördüğü Sümbül oluveriyordu. Gecelerin fındık kabuğu rengi parlayan saçları, gündüz baş örtüsünün altına gizleniyordu. İki kadeh içtiği şarapla parıldayan, şehvetle çağıran gözler- gündüz mahsunlaşıyordu. Gündüzü olmayan ilişkileri vardı.
***
İsmet masada oğluna bakarken; hatırladığı gecelerin vicdanında yara açtığını biliyordu ama
ne yaşarsa yaşasın içindeki öfke dinmiyordu.
Ari’yi bırakalı uzun zaman olmuştu ama hala içinde bastırıyordu o küçük çocuğu. Akşamları içmezse, içine gömdüğü Ari çıkıyordu. Yüzleşmek istemiyordu. ‘beni niye bıraktın?’ sorusuna verecek cevabı yoktu. İçki ve Sümbül’le geçirdiği zevkli dakikalar uyuşturmaya yetmişti yıllarca İsmet’i. Ama Sümbül öldüğünden beri elinde içkisinden başka meyhaneci Sami bir de arasıra meyhaneye uğrayan liman kızları vardı.


devam edecek...

*****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder