26 Eylül 2010 Pazar

TÜBİTIRLAK

Değişim herkes için nereden başlar hiç bilinmiyor. Ama bazen Türkiye için bir oradan bir de buradan başlıyor. ‘Nereden tutturursak’ geni aktifleşiyor bazı zamanlar. Profesyonel, işinin ehli, her adımı kuralına uygun atan profiller de var. Ama kısa yol sevenler, naif yürekler hatta realiteyle sürrealite arasında gidip gelenler de…
Bu arada değişim moda olmuşken benim hayatımda da bir şeyler değişiyormuş, doktorum söyledi. Çünkü vücudum sebepsiz yere bazı garip tepkiler veriyormuş. Örneğin aniden nabzımın iddiayla 125’e dayanması, benim soluğu 10 dakika içinde acil serviste almam ve neticede hiç bir şeyin çıkmaması yeterli referansmış.
En azından doktoruma göre ‘vücudum değişime adapte oluyormuş.
Tıpkı Türkiye gibi…
Bir bakıyorsunuz en garip olayda nabız yükseliyor. Sonra bakıyorsunuz endişe edilecek bir şey yok. Ama genel tabloda değişiklikler var.

Şimdi paylaşacağım durum ise tüm bunların arasından sıyrılan, kafasını çıkaran başka gelişme. Aslında durumu kaleme alalı epey olmuştu.
Ama bir şey eksikti. Araştırdım, birkaç kişiye sordum. Hiç birinden tatmin edici cevaplar alamadım. Hatta bazıları bu organizasyonu destekler nitelikte fikirler verdi. İçim hala rahat etmedi.
Biliyorum bir şey var, bir gariplik var ama ne?
Derken beklenen sözler Cumhurbaşkanı Gül’den geldi.

Önce konuyu anlatayım. Bundan birkaç hafta önce internet haber sitelerinden birinde bir haber kafamı karıştırdı.
Başlık; ‘Tübitak’tan beyin göçünü tersine çevirmek için ABD’ye çıkarma’…
‘‘İstikamet Türkiye’ sloganıyla önümüzdeki aralık ayında düzenlenecek kapsamlı etkinlikte süper beyinlerin Türkiye’ye dönmeleri istenecek’’. Yani tersine beyin göçü teşviki için elden ne gelirse yapılacak.

Hayatı teknoloji ve bilimin etrafında dönen bir arkadaşıma danıştım.
Aldığım cevap daha da kafamı karıştırdı. Seneler önce bu beyinlerin ne şartlarda oralara gidip tutunma çabalarını da unutmuş değiliz.
Arkadaşım; beyin göçünün geçmişte Türkiye şartlarında kaçınılmaz hale geldiğinden bahsetti. Özellikle hem siyasi hem de zihniyet standartlarının onların çalışmalarına destek değil, köstek olabilecek durumlar yarattığını söyledi. Ama sonra ‘bence de buraya dönmeleri iyi fikir’ dedi. Nedenini sormadan açıkladı. ‘Çünkü Türkiye artık bir çok yatırım ve projenin arkasında ve onların ‘know how’ına ihtiyacımız var’ demesi benim kalemimi biraz daha bekletmeme sebep oldu.
Hala sorularım var!...
Tabii ki dönmek isteyen dönebilir. Ama popüler başlıklar ve özel organizasyonlarla bunu cazip kılan adımlar, non-profesyonel ve çok naif. Çünkü zaten dinamiklerin işaret ettiği yerlerde olacaklar. Olmaları da gerekiyor.


Bunları düşünürken, parçaları yerine tam oturtamayıp, konuyu bir süre daha akışına bırakmıştım.

Bu akşam koltuğuma uzanmış halde Ipadimden okuduğum bir habere kadar!

Cumhurbaşkanı, ABD gezisinin Boston ayağında 80’e yakın Türk akademisyenle akşam yemeğinde bir araya geliyor. Açıklamalarıyla da konuyu reel bir boyuta taşıyor. Her şeyden önce inandırıcı ve net.
Abdullah Gül; ‘’Tabii sizlere kolaycılığa kaçıp, ‘beyin göçü oldu, dolayısıyla bu kadar kıymetli insanlar Türkiye’ye gelin’ deme kolaycılığını göstermeyeceğim’’.. diyor. Ardından ‘Türkiye çok değişti, gelirseniz başımızın üstünde yeriniz var ve buraya sizin gibi gelen gençlere destek olun’ gibi nazik açıklamalarını da ekliyor Cumhurbaşkanı.

Gördüğüm bu haberle mantıklı bir cevap bulduğuma sevinip, şu noktada buluşabiliyorum.
‘Zihniyet standardı’…
Değişimin dinamiklerini yaratmak daha esaslı bir çözüm geliyor. Projelerle ortaya çıkmak, o beyinleri projeler için çağırmaktan bahsediyorum.
Kendileri için değil. Projeler için, buluşulabilecek ortak noktalar ve üretim için.

Yani karnaval gibi çıkılacak bir tur yerine, onların burada olabileceği dinamikleri ortaya koyabilmekten bahsediyorum.

1 yorum: