12 Ocak 2011 Çarşamba

‘’ŞİDDETLİ SEVİYORUM’’!

Üç kadın vardı... Biri bekar, biri dul, biri de evli.. idi. Üçünü de çok seviyorlar dı!.. Üçü de yaşıyor du!
Ve üçünün de kaderi onları sevdiğini söyleyen erkekler tarafından katledilmek oldu!
Ne tesadüftür!
Üçü de emniyete gitmiş idi! Şikayet etmiş idi! Başlarına gelecekleri bilir gibiy di!
Şikayetlerini yaptıkları yerin adı da Emniyet idi!!
Ne mi oldu?
***

Annesi, O ve kardeşleri… Aynı kaderin şiddetine doğmuş. Suçu ne, niye böyle?
Bilen yok ki !
Öyle bir kader denk gelmiş. Kısa çubuğu onlar çekmiş doğmadan.
Artık ‘baba’ bile diyemedikleri, ‘o insan’ diye andıkları adamdan dünyaya gelmişler.
Olmaz olsun!
Demek kolay. Ama bir de gerçek var.
Şiddete meyyali doğuştan bir 'baba' ortada!
Artık hapiste geç de olsa!
Ama anne gitti mezara! O yok artık ortada!
Sözünü ettiğim kişi; Ayşe Paşalı. Kocası tarafından yıllarca şiddete maruz kalıp, defalarca emniyete şikayette bulunup korunamayan kadın.
Kocası 'karımı seviyorum' deyince serbest bırakıldı. Aradan geçen bir kaç yıl içinde ise öldürdü Ayşe Paşalı’yı.
Tv kanallarında 'annemi koruyamadılar' diye isyan eden Burcu'nun annesi, Ayşe Paşalı.
Aradan günler geçti. Ne ailenin derdine derman olan var. Ne de Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlıkta yaprak kımıldıyor!

Yayında dedik; söze gelince- ''efendim kadınlarımız çok önemli, şiddete tabii ki hayır, karşıyız sloganlarını bırakın.
Alın size bir mesele tutun ucundan örnek olsun'' dedik. de kime?
Ne açıklayan ne de duyan var!
Söz kadınlara gelince sağır kulaklar var. Duymuyorlar. Duyuramıyoruz!

Alın size başka bir olay daha! Üstelik bu kez çıkmazın peşine adalet de takılıyor! Başka bir gelişme de ekleniyor ucuna!
Nerden tutarsanız elinizde kalacak bir konu oluveriyor!
Çağla Arin...
İzmir'den Urfa Harran Üniversitesi'ne doktor olmaya gelmiş. Öğrenciydi. 2008'in Mart'ında 47 yerinden bıçaklanarak öldürüldü.
Yalvardı katiline 'nolur yapma' diye dakikalarca mücadele etti. Ama katili ne geleceğini düşündü. Ne de yalvarışlarını duydu Çağla'nın. Devam etti.

1,2,3,4, demedi.....20,21,22,23 durmadı.....30,31,32,33, vurdu......41-42-43-44-45-46 ve 47! boğazını kesti!

Bencil, hastalıklı bir aşk- ki buna aşk denirse! kendisine cevap alamayınca Çağla Arin'in yaşam iradesini deldi!
'Ya benimsin ya da hiç birşeysin' diye diye arkadaşının gözü önünde öldürdü Çağla'yı.
Katil zanlısı, 22 yaşındaki Hüseyin Zengin de aynı üniversitenin öğrencisiydi.
Çağla'ya sürekli mesajlar gönderiyordu. Yetmiyordu yolunu da kesiyordu. Bir süre sonra ise iyice zıvanadan çıkıp tehdit mesajları yollamaya başladı.
Çağla daha fazla dayanamadı. 8 Ocak'ta yani öldürülmeden 3 ay önce, Yenişehir Polis Merkezi'ne giderek şikayetçi oldu, Hüseyin Zengin'den.
'Beni sürekli telefon ve mesaj yoluyla taciz ediyor' dedi. Çağla'nın şikayeti üzerine aynı gün gözaltına alınıp ifadesi alınan Hüseyin ise 'Ben Çağla'yı seviyorum.
Onu aradığımda, mesaj attığımda sürekli sevgimi ifade ettim. Mesajlarımın hepsi sevgi içerikli. Madem sevgim rahatsız ediyor.
Bir daha arayıp sormam. Peşini bırakırım'' dedi. Aynı gün savcılık tarafından serbest bırakıldı.
3 ay sonra da Çağla'yı katletti.
Aradan geçen 3 yıla yakın zamanda ne oldu biliyor musunuz?

Aşkına karşılık vermeyen sınıf arkadaşını 47 bıçak darbesiyle 'kesen' Hüseyin'in cezası ''geleceği düşünülerek'' indirildi.
Yani bu gerekçeyle cezasında indirim uygulandı.
Başkasının geleceğini gözünü bile kırpmadan düşünmeyen Hüseyin'in, geleceği yasalara emanet hal alıverdi!
Bu gerekçeyi çıkaranlara, altına imzasını atanların vicdanına yazıldı onun geleceği!

Çağla'nın, ailesinin ve bizlerin hissettiği en şiddetli darbe oldu.
Aslında sistem eliyle 48 etti!
Son bıçak darbesi bu kez hepimize sallandı sanki.
Hep beraber 48 olduk.

Ey kadına şiddete karşı olduklarını savunanlar!
Ayşe Paşalı ve Çağla Arin cinayetlerinin hesabını kimler verecek?
Birinin boynu bükük çocukları arkasında kaldı, diğerinin ailesi. Kızlarını doktor yapacaklardı- toprağın altına verdiler.
Acımasız ellerin arasında yalvara yalvara can verdiler.

Bitti mi?
Ne mümkün!

Bundan bir kaç ay önce de, Bursa Emniyet Müdürü ile canlı yayında tartışmama sebep olan Bursa'daki Sevgi'nin hikayesi var.
Biz canlı yayında sorduk diye Emniyet Müdürü ayar vermeye kalktı. Toplumu ilgilendirmezmiş meğer detaylar.
'Ne ilgilendirir toplumu' diye sordum.
Öyle değil mi? Bir hikaye anlatacaksanız- adama demezler mi? Ya tam anlat- ya da çek git diye!
Hiç mi yayın görmedik!
Sevgilisi tarafından öldürüldükten sonra vücudu paramparça edilen Sevgi.
Sevgisiz yaşamının sevgisi olmuş.
Hayatı boyunca bir sevgiye ilişmeye çalışmış ama ne mümkün! En sonunda sevgisi de kendisi de paramparça çöpten çıktı.
Parçaları hala tam olarak ortada yok. O'nun da hikayesinin senaryosu hemen hemen aynı.
O da Emniyet'e gidip korktuğunu söylüyor, şikayetçi oluyor.
Peki çözüm?
Ne mümkün çare olunsun!
Bir kaç ay sonra aynı son! Haberi geliyor ailesine Sevgi paramparça diye.

Biri varsın anlatsın. Mantığına sığdırsın, kalbine vicdanına koysun, izah etsin.
Her şeyi duyan kulaklara, söz kadına gelince ne kaçıyor?
Bir bilen varsa söylesin!

2 yorum:

  1. bu ülkede kadın olmak her türlü tacizi ,zulmü,aşk diye yaşatılan işkenceyi göze almayı gerektiriyor malesef..lanet olası vurdumduymazlarla dolu bir ülke..aşık olmayı yuva kurmayı aşk için her şeyi göze almayı kutsal sayan biz bu ükenin kadınları...ve bu durumdan faydalanmayı görev edinmiş yiğit türk delikanlısı..eli kanlısı..
    ya benimsin ya toprağın mantıksızlığıyla aşk(!)cinayeti işleyebilen malkoçoğulları ,çok sevdiği o kadını elde edince de aldatmayı yıpratmayı ihmal etmiyor..
    yani sevilsen karşılık versen cezalısın,vermesen ölü...

    YanıtlaSil
  2. Herkes öldürür sevdiği şeyi.

    Oscar Wilde

    Bahar hanım sizi seviyorum.. kaşınızı,gözünüzü,yüzünüzü,sözünüzü seviyorum.
    İyi ki zarar verilemeyecek kadar uzaksınız, sizin uzaklığınızı,upuzaklığınızı seviyorum..

    YanıtlaSil